KONUK YAZARLAR

BABAANNEM’DE İNECEK VAR!..

 

Çarğalar’dan Çifinler’e eşek üstünde sıradan bir seyahatti benimki:

Eşek üzerinde bir ileri bir geri sallanan o küçük emanet

-üstü kaval altı şişhane- tüfek kadar

değerlidir.

Ve:

Dakikalar içerisinde, anneanneden babaanneye hasarsız olarak teslim edilecektir.

Yürüyerek mesafe, yaklaşık otuz otuzbeş dakika kadardır…

☆☆☆

O günlerde kelime haznem sınırlıydı ama durakları ezbere bilirdim:

Evin dufa tarafında meyveli bir ceviz ağacı vardı.

Bilenler bilir;

meşhur bir ceviz ağacı da Gülhane Parkı’nda yaşamıştır.

o da en az bizimki kadar saygı değer ve yaşlı idi.

Bizimkinin dallarından yer çekimine tutulmuş meyveler,

ısırganların arasına saklıydı.

Kırık kiremitler arasından kazanç biraz da Uşağıga’nın cabasına bağlıdır.

İlk durağı tanımak için bu kadar yeterlidir…

☆☆☆

Son durakta ise:

meyvesiz bir kestane ağacı vardır.

Kumuşlarını sararmakta olan çimenlerin arasına iki hafta önce atmıştır.

Uşağıga’nın yırtık lastik ayakkabıları delerek

hedefine ulaşmış mıdır?

O kayıtlara hâlâ alınmamıştır…

☆☆☆

Böyle havalarda;

Altuncular’ın evine göre konum belirlemek oldukça kolaydır:

Onların güzel evi bayağı aşağılardadır:

-Manahoz Deresi’nin bize göre sol kıyısındadır-

3 katlı ve beyaz ve Barok tarzıdır.

Köseömerlerinki ise az aşağımızda baraka bir yapıdır.

Çatısınının sağında hafif bir çökme var,

iki bacası da sarmaşıklarla kaplıdır.

Etrafındaki biçilmiş çayırın yarı yarıya kurumuş otları,

kızılağaç hereklerinde

idam mahkumları gibi asılıdır…

☆☆☆

Hasılı:

Meyvesi ile beyaz çiçeği aynı daldaki

böğürtlenlerin arasından görünen manzara;

Rönesans ressamlarını imrendirecek kadar şahanedir.

Kasım ayında ve o saatlerde:

Kazankıran ve Yakrop ile sınırlı küçücük dünyamda

görüş mesafesi bayağı iyidir…

☆☆☆

 

Bak sen şu işe hele:

Ailemizin en itibarlı üyesi anırdı yine:

Eski bir arkadaşını görmüş olması, olasılık dahilindedir.

Bizim eşek sizinkilere göre çok daha akıllıdır.

Dedemin tuttuğu sicil defterine göre:

“Uşağıgayı bir kere bile yere atmamış olup, lengerdeki mısırı her zaman hak ederek yemiştir. Helal-i hoş olsun bu merkebe”…

☆☆☆

Ne oldu yine!

Eşşeolueşşek zincirini pasaldan kurtardığın günkü gibi,

nereye gidiyorsun öyle!

Seyahat belgen var mıdır, uzun kulaklarını ileri geri hareket ettirerek söyle?

Yoksa:

Çamurlu yolunda senden önce yürüyen

ve kendilerinden önce gidenlerin,

ayak izlerine işeyerek balçıktan küçük ve köpüklü

-bira kupaları imâl eden- arkadaşlarını mı takip ediyorsun?

Gitme!..

O yoldan gitme ne olursun!..

Soru-yorum:

Gizli bir ajandan olabilir mi acaba?..

☆☆☆

Aklını başına topla bay eşek!

üç-dört yaşlarında;

ama

gözlem gücü oldukça yüksek bir çocuğu

geleceğin zorlu günlerine taşıyorsun.

O çocuk bu olanları kolay kolay unutmaz!

Unutma!

“Unutulanlar da unutanları asla ve asla unutmazlar”

Biraz daha dikkatli olabilirsin yani!..

☆☆☆

Derken:

Kökleri patika yola kadar uzanan

kızılağaçların arasından

yılan gibi kıvrıla kıvrıla

Aslan Hoca’nın evine kadar geldik ya…

Geldik galiba hocam!

Kıble aniden bocalamaz mı,

olacak şey değil, ters yönde esmeye başladı ılık bir rüzgar.

Öyle olsa da; su koyuverme sevgili ağabeyim!

Böyle bir günde alabora olmak ve eşeklik etmek sana yakışmaz!

Biraz daha yolumuz kaldı sabırlı ol ve sakinleş kardeş.

Ve dahi ağır ol biraz!

Ağır ol ki sana da molla desinler…

☆☆☆

Tütün müptelası gibi kısa aralıklarla düşer aklıma:

Evet, annemi merak ettim yine.

kış için çorap örüyordu bana, yükü de ağırdı,

belli ki çok gerimizde kalmıştır.

O da beni ve eşeğini merak ediyordur eminim…

Hadi ama:

Lütfen patika yolun dışındaki otlara kadar uzatma kafanı.

Yalvarırım:

yüzüme mahzun mahzun bakıp, kirpiklerini de kırpıştırma öyle.

Hiç değilse,

bu gece küçüğünün sözünü dinliyormuş gibi yapıver.

Böylece;

-elbette oy birliği- ile bu vartayı da kolayca atlatabilelim ikimiz.

Demokrasi diye bir şey var gülüm!..

N’aber!..

☆☆☆

Sonrası oldukça kolaydır:

Evimizi benden iyi tanırsın zaten,

bahçe çitinden atlayıverirsin içeriye.

olur biter.

Burnunla kapıyı iter misin bilemem,

o sana kalmış bir şıklıktır.

Korkma asla eşeklik değildir…

☆☆☆

Son bir şey sorabilir miyim beyim!

Sence de önemli bir olayın yıldönümü olabilir mi bu gece?

Öyleyse:

Nedir Hordoloş’un meziresindeki bu eğlence?

Aaaaaai aaaaaaaiiiii ai ai…

Son duraaaak, inecek var mı?..

Geldik galiba…

☆☆☆

Vaktinde gelebildik mi babaanne?

Babaanne peki, nedir senin bu telaşın!?

Kızdırma mısır ekmeğin hazır;

ve bir küçük tava turşu kavurması aşın

ile peynirin,

yek pare fındık kökünden imâl edilmiş

o çatlak sofranın üzerinde değil mi sanki?

Cehenneme dalmak için buyruğunu bekler gibidir peykenin dibindeki

benekli, gülümseyen taze mısırların?

Biliyorum, ambardaki küpten armut çıkarmak da yetkilerin içerisindedir.

O halde:

Nedir bu gerginliğin,

neden hâlâ eşeğinin getirdiği emanetini sahiplenemedin?..

C.C.31.10.2025/Ataköy

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir