“YANIMDAN GEÇTİ AYŞEM!..”
AKP iktidarı için rahatsızlık kaynağı olduğu çoğunlukça kabul edilen Boğaziçi Üniversitesi’nin İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olan Ayşe Barım (1) hakkında, 2013 yılında yaşanmış “Gezi Direnişi’ni organize etmek” iddiasıyla, 22 yıl 6 aydan 30 yıla kadar hapis cezası istemiyle İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı.
Aradan 12 yıl geçtiği için Gezi Parkı olaylarını (2) anımsamakta güçlük çekebiliriz.
Bu yüzden dünya çapında gönüllü katılımcılar tarafından ve yönetilen ve; tarafsızlık, özgür lisans, doğrulanabilirlik, saygı, kaynak temelli bilgi ilkelerine göre hazırlanan Wikipedia ansiklopedisinden gerçeği öğrenmeye çalışalım.
AB İlerleme Raporu’na da damgasını vuran “Gezi”’nin arşivlere nasıl yansıdığını merak ediyorsanız (3) numaralı dipnota göz atmanız yeterli olacaktır.
☆☆☆
Gezi olaylarını hangi güçlerin organize ettiği tartışmalı bir konudur.
Resmi, akademik ve sivil kaynaklarda yer alan başlıca görüşleri (4) şöyle özetlemek mümkündür:
Gezi olaylarının tek bir merkez tarafından organize edildiğine dair kesin kanıt bugüne kadar mahkemelerde ortaya konabilmiş değildir…
☆☆☆
Halk arasında çok olumsuz, ümitsiz, çıkılması ya da aşılması zor durumlar anlamında kullanılan “Gayya Kuyusu” deyimi ile “Gezi Davaları” neredeyse özdeşleşmiştir.
Bakınız:
Sedat Gül isimli kişinin “Resmi Belgede Sahtecilik ve Nitelikli Dolandırıcılık” ile “Türk Ticaret Kanuna Muhalefet” suçlamalarından hakkında işlem yapıldığı tespit edilen Sedat Gül isimli bir şahıs bir ihbar mektubu (5) yazdı.
“Ekonomik istikrarı ve milli güvenliği tehdit ettiğini” değerlendirilen Sayın Gül, resmi makamların “proaktif” bir şekilde devreye girmesini talep etmiş ve bunun üzerine harekete geçen resmi makamlar kamuoyunu oldukça meşgul eden işbu davayı açmışlardır!
“Gizli tanık” statüsünde olmayan Sayın Sedat Gül, mahkemede de dinlendi.
Duruşma tutanaklarından medyaya yansıyan ifadesini (6) oldukça inandırıcı (!) bulduğum için bu yazıyı yazmaya karar verdim.
SEGBİS aracılığı ile mahkemeye bağlanan Sayın Sedat Gül, özetle şunları söylemiştir:
“Ne dediğimi hatırlamıyorum”; “Ayşe Barım’ı şahsen tanımıyorum, onu sosyal medyadan tanıyorum”; “Sosyal medyada gördüklerim üzerine görüşümü yazdım.”
☆☆☆
Ayşe Barım’ın “ekonomik istikrarı tehdit” ettiğine inandığı için ihbar mektubunu kaleme alan Sayın Sedat Gül, ihbarın içeriğini de net şekilde hatırlamadığını anlatmıştır.
Size göre de bu ihbar mektubunu bu davanın şikayetçisi Bay Sedat mı yazmıştır?!
İhbar mektubu, Ergenekon ve Balyoz davaları devam ederken, sonradan FETÖ tarafından düzenlendikleri ortaya çıkan o meşhur ihbar maillerine ne kadar da benziyor değil mi?
Özellikle de “proaktif” (7) sözcüğüne bayağı takılmışım!..
Maşallah Sedat’ın yurttaşlık duyarlılığı da her türlü takdirin ötesindedir…
☆☆☆
Ayşe Barım’ın ciddi hastalıkları var.
Özetle: kalp kası hastalığı (hipertrofik kardiyomiyopati), beyin damar problemleri / anevrizma ve bayılma atakları gibi birden fazla sağlık sorunu, Barım’ın sağlık durumu ile ilgili olarak dile getirilen rahatsızlıklar arasında sayılıyor. (8)
☆☆☆
“Gezi olayları” ile ilgili olarak bazı uluslararası kurumların ve insan hak örgütlerinin analizlerini merak ediyorsunuz sanırım.
Ben merakımı giderdim; araştırıp şu sonuçlara ulaştım:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Osman Kavala’nın tutuklanmasıyla ilgili olarak 10 Aralık 2019 tarihinde verdiği kararda, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS), 5. maddesi (özgürlük ve güvenlik hakkı), 5.4 (hukuka uygunluk denetimi) ve 18. madde (amaç dışı sınırlama yasağı) hükümlerini ihlal ettiğine hükmetmiştir. (9)
Daha da önemlisi, Kavala’nın tutuklanmasında makul şüphe oluşmadığını, delillerin yetersiz olduğunu ve tutuklamanın siyasi amaçlarla kullanıldığını belirtmiştir. (10)
Bu kararda, Gezi Parkı olayları özelinde kimlerin organize ettiğine dair kesin bir atıf olmamakla birlikte, iddiaların dayandığı delillere ilişkin kuşkular ve sürecin siyasi yönelimlerle kullanılması üzerine eleştiriler öne çıkarılmıştır.
☆☆☆
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), “Gezi Park Protests / Brutal denial of the right to peaceful assembly in Turkey” başlıklı raporunda; polisin orantısız güç kullanımı, keyfi müdahaleler ve barışçıl göstericilere yönelik hak ihlallerini detaylı biçimde belgelemiştir.
Raporda protestoların örgütleyicileri ya da destekçileri olarak yargılanan kişilere karşı açılan davaların, ifade özgürlüğü ve toplantı hakkı bağlamında eleştirilmesi gerektiği de vurgulamıştır. (11)
☆☆☆
Avrupa Parlamentosu/ Avrupa Komisyonu/ Avrupa Konseyi görüşleri de farklı değildir:
Avrupa Parlamentosu, Gezi protestoları ve sonrasında Türkiye’deki ifade, toplantı ve örgütlenme özgürlüklerinin sınırlanmasını sıkça eleştirmiş; hükümeti protestoculara yönelik aşırı güç kullanımından sorumlu tutmuştur. (12)
AB’nin Türkiye’yle ilişkisi çerçevesindeki yıllık raporlarda, Gezi olayları protestolarının bastırılması ve sonrasında açılan davalar, Türkiye’nin demokratik standartları bakımından olumsuz bir örnek olarak değerlendirilmiştir.
Örneğin, 2023–2024 Türkiye Komisyon Raporu’nda, ifade ve toplantı özgürlüklerine yönelik “ağır kısıtlamalar”, yargı bağımsızlığı sorunları ve eleştirel seslerin susturulması eleştirilmiştir. (13)
☆☆☆
Ayşe Barım’ın hikayesini dinlediniz.
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Barım’ı 87 günlük tutukluluğunun ardından ilk duruşmada “konutu terk etmeme” ve yurt dışı çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol şartıyla tahliye etti.
Ancak bu tahliye kararına İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etti ve bir üst mahkeme kararıyla tahliye kararı bozuldu; Barım yeniden tutuklandı… (14)
☆☆☆
Ayşe Barım davası Türkiye’nin siyasi-hukuki haritasıdır.
Bugünlere gelmemizin yolu yargının kontrol altına alınmasını sağlayan 2010 halk oylaması ile Cumhurbaşkanına geniş yetkiler veren buna karşılık TBMM’nin yetkilerini iyice kısıtlayan 2017 halk oylamalarıdır…
“Yetmez ama evet” diyerek bu değişiklikleri destekleyen sözde aydınlar ile meşrulaştırılmalarına katkı sağlayanların tümüne lanet olsun…
Av. Cemil Can
DİPNOTLAR:
(1) Ayşe Barım, 26 Temmuz 1970’te İstanbul’da doğmuştur. Ortaokul ve lise eğitimini English High School for Girls’te tamamlamış, ardından Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyat bölümünden mezun olmuştur. 2002 yılında ID İletişim (ID Danışmanlık Ltd.) şirketini kurmuştur. Şirket, menajerlik, PR, iletişim danışmanlığı, sosyal medya yönetimi gibi alanlarda çalışmaktadır. Uzun yıllardır Türkiye’de birçok ünlü oyuncunun menajerliğini üstlenmiştir.
https://bianet.org/haber/ayse-barim-kimdir-303920
(2) https://tr.wikipedia.org/wiki/Gezi_Park%C4%B1_olaylar%C4%B1
(4) Resmî makamlar (özellikle Cumhuriyet Savcılığı ve İçişleri Bakanlığı), Gezi Parkı eylemlerini “hükümete karşı organize bir kalkışma girişimi” olarak nitelendirmiştir. 2013 sonrasında hazırlanan iddianamelerde, Osman Kavala ve bazı sivil toplum temsilcilerinin bu eylemleri koordine ettiği ve finanse ettiği iddia edilmiştir. İddianamelerde, bu kişilerin yurtdışı bağlantıları bulunduğu, bazı yabancı vakıflar (özellikle George Soros’un kurduğu Open Society Foundations / Açık Toplum Vakfı) üzerinden finansal ve lojistik destek sağlandığı ileri sürülmüştür. Bu iddialar, mahkeme tarafından bazı davalarda kabul edilse de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa Konseyi, bu suçlamaların yetersiz delillere dayandığını belirtmiştir.
Akademik görüş, Türkiye’de ve dünyada birçok bağımsız araştırmacı, Gezi Parkı olaylarını kendiliğinden gelişen, tabandan yükselen bir toplumsal hareket olarak tanımlar. Bu görüşe göre, eylemlerin başlangıcı: İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’nın yerine Topçu Kışlası yapılmasına karşı çevreci bir protesto idi. Polis müdahalesinin sertliği, olayın bir kentsel dönüşüm, ifade özgürlüğü ve demokrasi protestosuna dönüşmesine neden oldu. Akademisyenler (örneğin Boğaziçi Üniversitesi’nden Aslı Telli Aydemir ve METU’dan Cihan Tuğal gibi araştırmacılar), Gezi’yi “kendiliğinden örgütlenen, sosyal medya tabanlı, lideri olmayan” bir direniş olarak tanımlar.
Uluslararası yorumlarda ise, ABD, AB ve BM temsilcileri, Gezi Parkı olaylarını “barışçıl gösterilere aşırı polis müdahalesi” olarak nitelendirmiş, hükümetin şiddet kullanımını eleştirmiştir. Bazı yabancı analiz merkezleri (örneğin Stratfor, Freedom House), olaylarda dış güçlerin doğrudan örgütleyici rolü olmadığını, ancak Batılı STK’ların ve medya kanallarının hükümet karşıtı söylemleri desteklediğini belirtmişlerdir. Rusya ve bazı Orta Doğu basın organları ise olayları Batı destekli renkli devrimlerin bir parçası olarak yorumlamışlardır.
(5) “Sayın yetkili, ülkemizin birlik ve bütünlüğünü, ekonomik istikrarını ve milli güvenliğini tehdit ettiği değerlendirilen bazı kişi, kurum ve yapıların faaliyetleriyle ilgili kamuoyunda sıkça dile getirilen iddialar, toplumsal huzuru olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, söz konusu faaliyetlerin aydınlatılması ve gerekli tedbirlerin alınması hususunda ilgili makamların proaktif bir şekilde devreye girmesini talep ediyorum.”
(6) https://www.gundemebakis.com/ayse-barim-icin-tahliye-karari
(7) Proaktif davranış, çoğunlukla olumsuz bir şeyin olmasını beklemek yerine, yapılan erken değişikliklerle durumu kontrol altına almak anlamına gelir.
(8) Başakşehir Çam Sakura Hastanesi’nin hazırladığı sağlık kurulu raporunda Hipertrofik Obstrüktif Kardiyomiyopati tanısı konulmuştur. Bu durum, kalp kasının aşırı büyümesi ve çıkış yolu daralması ile karakterize bir kalp hastalığıdır. Raporda, kalp hastalığına “ani ölüm riski” taşıdığı belirtilmiş ve ICD (Implantable Cardioverter Defibrillator) — şok cihazı takılması önerilmiştir. Ayrıca, Barım’da ciddi beyin damar hastalığı ve bayılma atakları bulunduğu da dile getirilmektedir. Bazı rapor ve dilekçelerde, beyin anevrizması (beyinde damar genleşmesi) tespit edildiği iddiaları da yer alıyor. Avukatların ve sağlık kuruluşlarının açıklamalarında, gözaltı sürecinden önce kalp ameliyatı planlandığı ancak tutukluluk nedeniyle yapılamadığı bilgisi de geçiyor.
(9) https://hudoc.echr.coe.int/#{%22itemid%22:[%22001-203644%22]}
(13) https://www.europarl.europa.eu/doceo/document/A-10-2025-0067_EN.html?utm_source=chatgpt.com