KONUK YAZARLAR

YALAN PROPAGANDA VE SAVUNMA HAKKI ÜZERİNE!..

AKP, 2002 yılında 3 Y’yi (yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar) kaldırma vaadi ile iktidara gelmişti.

2015 yılında çeyrek altın 170 liraydı, 2025′de çeyrek karpuz da 170 lira oldu, eşitlendiler!..

Yoksulluğun ne kadarının ortadan kaldırıldığı bu örnekten bellidir.

Asgari ücret ve emekli maaşları ile nelerin alınamayacağını, neler yapılamayacağını tek tek saymaya gerek kalmamıştır…

☆ ☆ ☆

Yolsuzluk meselesine gelince, say say bitmezler.(1)

AKP yolsuzluklar konusunda Cumhuriyet tarihinde bir ilki başlatarak yolsuzlukları din istismarcılığıyla sürdürmenin kılıfını hazırlamıştır:

Yolsuzluğa Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla gerekçe bulmak AKP döneminde başlamıştır. 

Örneğin “Fıkıh alimlerinin” verdiği fetvalardan biri “Yolsuzlukla hırsızlık aynı şey değildir” şeklindeydi. (2)

Bunun anlamı, iktidarın rahatlıkla yolsuzluk yapabileceğidir.

Her konuda bir fetvası olan Diyanet İşleri Başkanlığının ne hikmetse hükümetin yolsuzlukları konusunda hiçbir fikri yoktur!

İktidara zarar verecekse doğruları söylemek caiz değildir” (3) fetvası verenler de bu ülkede “saygın din adamı” olarak boy göstermeye devam etmişlerdir…

6 yaşındaki kız çocuklarına nikah kıyılabileceği”ni, üstelik de Bilkent gibi dünya çapında bir üniversitede savunan (4) ve “bir erkekle bir kadının asansöre binmelerinin ‘halvet’ durumu oluşturacağı” fetvasını veren (5) sözde din adamlarının iktidarın bayağı işine yaradığını söylemekte bir yanlışlık yoktur…

☆ ☆ ☆

Yasaklara gelince:

AKP, iktidara gelmeden şikayetçi olduğu yasaklara, 23 yıllık iktidarı boyunca yenilerini eklemiştir: Bunların başında “savunma hakkı” (6) kapsamında değerlendirilen “ifade özgürlüğü”ne getirilen yasak gelmektedir.

Son ve en çarpıcı örneğe geçmeden önce, “savunma hakkı” hakkında bir şeyler söylemek gerekir.

Savunma hakkı, adil yargılanma hakkının temel bileşenlerinden biridir ve bireyin kendini suçlamalara karşı koruyabilmesini güvence altına alır.

İfade özgürlüğünün kısıtlandığı bir ülkede savunma hakkından söz edilemez!..

Unutmuş olamazsınız:

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik “yolsuzluk soruşturması” kapsamında tutuklanan İmamoğlu’nun bulunduğu afiş ve pankartları yasaklamıştır. (7)

Bu karar savunma hakkına yapılan dolaysız bir saldırıdır…

☆ ☆ ☆

Yeni Şafak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yolsuzluk soruşturması kapsamında operasyonu yapan İl Jandarma Komutanlığı’nın oluşturduğu örgüt şemasına ulaştığını yazdı. (8)

Şemayı neden Jandarma hazırladı, anlamak mümkün değildir.

Anlaşılıyor ki, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu hakkında çok yönlü bir itibarsızlaştırma kampanyası yürütülmektedir.

Denebilir ki, çok büyütmemek gerekir; sonuçta bu yersiz ve yalan olan tüm iddialar mahkeme önüne getirilip çürütülebilir.

Dolayısıyla bu yalan propagandalar nedeniyle kimse mahkum edilemeyebilir.

Bu fikir ilk bakışta doğru gözükse de doğru değildir.

Zira İmamoğlu bir siyasi figürdür ve siyaseten itibarsızlaştırılarak arkasındaki halk desteği azaltılmaya çalışılmaktadır.

İstenilen sonuç; onun mahkum edilmesi değil, seçimleri kaybetmesidir ki o sonuç da bu şekilde elde edilebilecektir.

Bu yüzden şüphelilerin savunma hakları hayati önem kazanmaktadır.

Savunma yargı organları önünde değil, suçlamaların ve itibarsızlaştırmaların yapıldığı her ortamda kullanılabilirse bir anlam ifade eder.

İmamoğlu’nun sosyal medya hesaplarına ulaşmanın engellenmesi, sesle ve görüntüyle verilmeye çalışılan mesajlarının yasaklanması, savunma hakkının kısıtlanmasından başka bir şey değildir…

☆ ☆ ☆

Savcılığın yasak kararı, 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapılan 7 ihbar ve 2 mail üzerine alınmış.

Ne kadar da tanıdık bir yöntem değil mi?!..

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından 20 Mart 2025 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bir yazı gönderilmiştir.

Yazıda, 9 ihbarın içeriklerinde geçen hususların İBB’ye bağlı toplu taşıma araçlarının istasyonlarında tekrarlanıp tekrarlanmadığının incelenmesini, suç oluşturan herhangi bir anonsun tespit edilmesi halinde, anonsun engellenmesi ve anonsu gerçekleştirilenler hakkında işlem yapılması istendi…

Suç tespiti, hukukçulardan alınmış, sıradan memurlara bırakılmıştır!

Başsavcılık, 9 ihbarı İBB’ye de ileterek gereğinin yapılmasını istemiştir.

Talimat üzerine anonslara son verildi tabii ki…

Savcılık, suç şüphesi ifadesini kullanmayı bırakmış, anonsların suç teşkil ettiğine peşinen karar vermiştir!

Peki, “Masumiyet Karinesi”ne ne oldu dersiniz?

Aynı günlerde, İmamoğlu ve tutuklu diğer belediye başkanlarının afiş ve pankartlarının asılması da yasaklanmıştır…(9)

Yasaklar konusunda iktidar sürpriz üzerine sürprizler yapmıştır!..

☆ ☆ ☆

AKP Genel Başkanı Erdoğan, “Ama montaj, ama şu ama bu” sözleri ile de itiraf ettiği gibi, rakiplerine karşı en acımasız ve insafsız karalama yollarına başvurmaktan çekinmemektedir. (10)

Siyasi iktidarın, en güçlü rakibi İmamoğlu’nu “yalan” propaganda (11) ile rakip olmaktan çıkarmaya çalıştığı çok açıktır.

İktidar, CHP’ye olan ilgiden öyle paniğe kapılmıştır ki, İmamoğlu hakkında başlatılan soruşturmada “gizlilik ilkesi” (12) de ihlal etmekte beis görmemiştir.

Dosyaya kazandırılmış sözde “örgüt şeması” yandaş gazetelere (13) sızdırılarak, sanki yargılama bitmiş veya itiraz edilemeyecek kanıtlarla şüphelilerin suçluluğu ortaya konulmuş gibi ifadeler kullanılarak, seçmen olumsuz etkilenmeye devam edilmiştir…

Buna karşılık, şüphelilerin “savunma hakkı” olabildiğince kısıtlanmaktadır.

Tutuksuz yargılanması gereken suçlardan, şüpheliler tutuklanmakta ve karşı delilleri getirerek suçsuz olduklarını kanıtlarına imkan ve izin verilmemektedir.

Oysa “savunma hakkı” en temel ve kutsal haklardandır.

Savunma hakkının olmadığı veya kısıtlandığı bir yargılamada mutlak gerçeğe ulaşılamaz. Dolayısıyla adil kararlardan da söz edilemez…

☆ ☆ ☆

Yeri gelmişken bir hususa daha değinmeden geçmek istemem:

İktidarı bütün şartları sonuna kadar zorlayarak, ayakta tutmaya çalışan MHP’nin tutumuna eski ülkücüler bile bir anlam verememektedirler.

Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Macaristan dönüşünde uçaktaki gazetecilere; “Benim tekrar seçilme veya tekrar aday olma gibi bir derdim yok” şeklindeki sözlerine yanıtı gerçekten de ibretliktir:

Erdoğan’ın “derdim yok” demesi belki de DEM’e olan güvenindendir.

DEM, PKK’nın, PKK da ABD’nin rehinesidir!..

ABD ne diyorsa, sonunda onu yapacakları kesindir…

Hal böyle olmasına rağmen, MHP’nin bu ucube rejimin devamını istemesini anlamak mümkün olamamaktadır…

☆ ☆ ☆

Beka sorunu” ani bir dönüşle Erdoğan’ın desteklemeye karar veren Bahçeli, Erdoğan’ın bu son açıklamasının “adil ve hakkaniyetli” bir yaklaşım olmadığını savunmaktadır.

Demek ki, geri kalan tüm icraat, açıklama ve davranışlarını adil ve hakkaniyetli bulmaktadır.

MHP, bu iktidarın devamını neden istemektedir, bunu bir kılavuz olmadan anlamak mümkün değildir.

Bakınız:

Yazılı bir açıklama yayımlayan Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin, yeni yüzyılın yol haritasını çizen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a çok ihtiyacı olduğu tartışmasız bir tarih ve hayat gerçeğidir” ifadelerini kullanmıştır.

Erdoğan’ın liderliğinin devam etmesi gerektiğini belirten Bahçeli, “Derdi vatan ve millet olan bir Cumhurbaşkanının yolundan caymaya hakkı yoktur” demiştir. (14)

Gerçi Bahçeli, 2023 yılında yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisinin adayının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olacağını da söylemişti.

Bu son ifadesi, Kayseri’de Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen mitingde yaptığı; “Bizim adayımız belli kararımız nettir. 2023 yılında cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır”  açıklaması (15) ile uyumludur…

Peki, ama neden?

Bu sorunun yanıtını, yıllarını o davaya vermiş Ülkücülerden duymak isteriz…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://21yyte.org/politik-sosyal-kulturel-arastirmalar-merkezi/ataturk-un-kurdugu-hukuk-devletinden-akp-nin-yolsuzluk-usulsuzluk-ekonomisine/30535

(2) https://youtu.be/j1IhTfYImPw?si=cV77ezig0O9iAVl8

(3) https://youtu.be/meHoqZFa-pw?si=Kvki0SjHxqw9qjLj

(4) https://haber.sol.org.tr/haber/nureddin-yildiza-karamanda-plaket-ve-akp-korumasi-protestocularin-uzerine-yuruduler-398466

(5) https://www.kadinlarkulubu.com/konu/nurettin-yildizdan-asansorde-halvet-fetvasi.1059371/

(6) Savunma Hakkı, adil yargılanma hakkının temel bileşenlerinden biridir ve bireyin kendini suçlamalara karşı koruyabilmesini güvence altına alır. Hem ulusal hem de uluslararası hukukta bu hak, insan onurunun ve hukuk devleti ilkesinin bir tezahürü olarak kabul edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi, herkesin meşru vasıtalarla savunma hakkına sahip olduğunu hükme bağlamaktadır. Bu madde, bireyin hukuki sürece etkin şekilde katılımını ve kendini koruyabilmesini güvence altına alır. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), savunma hakkının uygulanmasını somutlaştıran düzenlemeler içerir. 147. madde sanığın müdafiiyle görüşme ve onu dinletme hakkını, 150. madde ise müdafi tayinini düzenler. Ayrıca 191. madde, müdafi hazır olmadan yapılan sorgunun geçersizliğini belirtir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Madde 6: Adil yargılanma hakkı kapsamında açıkça savunma hakkını tanır. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi: Aynı şekilde savunma hakkını temel insan hakkı olarak koruma altına alır.

Savunma hakkı, demokratik hukuk devletinin temel direklerinden biridir. Ancak uygulamada karşılaşılan kısıtlamalar ve yapısal sorunlar bu hakkın etkin kullanımını engellemektedir. Bu nedenle savunma hakkının yalnızca kağıt üzerinde değil, uygulamada da tam olarak hayata geçirilmesi elzemdir. Hukukun üstünlüğü ilkesi ve adil yargılanma hakkı ancak bu şekilde sağlanabilir.

(7) https://www.yenisafak.com/gundem/koprude-pankart-actilar-chpli-vekillere-imamoglu-sorusturmasi-4710730

(8) https://www.yenisafak.com/gundem/izleri-adim-adim-suruldu-iste-imamoglu-liderligindeki-orgutun-semasi-4710054

(9) https://www.nefes.com.tr/imamoglunun-sesine-de-yasak-istiklal-marsini-ihbar-ettiler-36631
(10) https://youtu.be/JEECfvorgRc?si=Zq4JimehGRbaSc86

(11) Yalan haberler üzerinden yapılan propagandanın toplum üzerindeki etkileri oldukça derindir: Yalan haberler, insanların medya kurumlarına, resmi otoritelere ve hatta birbirlerine olan güvenini sarsar. Bu da toplumsal birlik duygusunu zayıflatır. Herkesin kendi “gerçeği” olur ki, bu da ortak bir zeminde buluşmayı zorlaşır. Yalan haberler genellikle duyguları harekete geçiren, kışkırtıcı içerikler taşırlar. Özellikle siyasi veya ideolojik konularda tarafları birbirine düşürür, toplumda kutuplaşmayı artırır. Bu da sağlıklı bir demokratik tartışma ortamını bozar. Olağanüstü durumlarda yayılan yalan haberler; panik, korku ve yanlış tepkilere yol açarlar. Resmî bilgilere güven azalır, insanlar doğru yönlendirmelere kulak asmaz hale gelir. Yalan haberler, insanların seçimlerde oy verirken ya da sosyal konularda fikir oluştururken yanlış bilgilere dayanmasına sebep olur. Bu da hem bireysel hem toplumsal düzeyde sağlıksız kararlar alınmasına neden olur. İktidardakilerin yalan söylemesi devleti olan güveni sarsar. Finansal spekülasyonlar, sahte yatırım haberleri veya ürünler hakkında yanlış bilgiler; hem bireysel zararlara hem de piyasaların istikrarının bozulmasına yol açabilir. Bazı yalan haberler; etnik, dini ya da cinsel kimliklere (LGBTI + gibi) yönelik düşmanlığı körükleyebilirler. Bu da toplumda hoşgörüsüzlük ve ayrımcılığı besler, sosyal barışı tehdit eder.

Reuters Institute Digital News Report 2018‘e göre, Türkiye’de katılımcıların %49’u, tamamen uydurma haberlerle karşılaştıklarını belirtmiştir. Bu oran, araştırmaya katılan ülkeler arasında en yüksek seviyededir. Ayrıca, katılımcıların %53’ü, belirli bir gündemi desteklemek amacıyla çarpıtılmış haberlerle karşılaştıklarını ifade etmişlerdir.

https://en.wikipedia.org/wiki/Mass_media_in_Turkey?utm_source=chatgpt.com

(12) Soruşturmada gizlilik ilkesi, ceza muhakemesi sürecinin özellikle soruşturma evresinde uygulanan temel ilkelerinden biridir. Bu ilke, yürütülen soruşturmanın etkinliğini, adilliğini ve tarafların haklarını korumayı amaçlar. Ceza soruşturmasının kamuya veya ilgisi olmayan kişilere açık olmaması gerektiğini ifade eder. Bu, delillerin toplanma süreci, şüpheli ifadeleri, tanık beyanları gibi soruşturmanın içeriğine dair bilgilerin basın, sosyal medya veya üçüncü kişilerle paylaşılmaması anlamına gelir. CMK m.157’de: “Soruşturma evresinde, kamu güvenliği, kişilik hakları ve soruşturmanın amacının tehlikeye düşmemesi için gizlilik esastır” sözleri ile düzenlenmiştir.

(13) Örgüt şeması, https://www.yenisafak.com/gundem/izleri-adim-adim-suruldu-iste-imamoglu-liderligindeki-orgutun-semasi-4710054

(14) https://www.bbc.com/turkce/articles/cm26zzl6y6ro

(15) https://www.bbc.com/turkce/articles/cz5n4vved6mo

 

 

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir