SÜREÇ NE KADAR SÜRECEK?..

23 Ekim 2025 tarih ve 33056 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 21.10.2025 tarih ve 1474 sayılı TBMM kararında Irak ve Suriye ile ilgili olarak yapılan tespitler özetle şunlardır:
“Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde terör tehdidinin sürüyor olması ve kalıcı istikrarın henüz tesis edilememesi, milli güvenliğimiz açısından risk ve tehdit oluşturmaya devam etmektedir… Diğer taraftan, Irak’ta PKK ve DEAŞ unsurlarının varlığını sürdürmesi, etnik temelli ayrılıkçılığa yönelik girişimler, bölgesel barışa, istikrara ve ülkemizin güvenliğine doğrudan tehdit oluşturmaktadır… Suriye’de PKK/PYD-YPG ve DEAŞ başta olmak üzere, terör örgütleri mevcudiyetini sürdürmekte ve ülkemize, ulusal güvenliğimize ve sivillere yönelik tehdit oluşturmaya devam etmektedir. PKK/PYD-YPG, Suriye merkezi yönetimine entegre olmaya yönelik adım atmayı ayrılıkçı ve ayrıştırıcı gündemi dolayısıyla reddetmekte, ülkede kalıcı istikrarın tesisine yönelik sürecin ilerletilmesini de engellemeye çalışmaktadır.” (1)
Demek ki:
-
Güney sınırlarımızda terör tehdidi sürüyor,
-
Irak’ta PKK ve DEAŞ varlığını sürdürüyor, dolayısıyla etnik temelli ayrılıkçılığa yönelik girişimler de sürüyor,
-
Suriye’de PKK/PYD-YPG ve DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleri mevcudiyetini sürdürmekle birlikte; Suriye merkez yönetimine entegre olmayı reddediyor, kalıcı barışın tesisine yönelik sürecin ilerlemesini de engellemeye çalışıyor.
Bu nedenlerle; TSK‘nin gerektiği taktirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaca matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması için TBMM tarafından 02.10.2014 tarihinde 1071 sayılı karar ile verilen izin 30.10.2025 tarihinden itibaren üç yıl uzatılmıştır…
Hayati önemdeki konularda TBMM’nin karar verme yetkisinin 2014 yılından beri Cumhurbaşkanına verilmiş olmasının yanlışlığını tartışmanın zamanı geçti.
Şu anki durumun ciddiyetini kavramak ve buna göre fikir üretmek, yapılabilecek en doğru hareket olacaktır.
TBMM’nde kurulan 51 üyeli “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”na, İyi Parti katılmama kararı aldı.
Son kararı Cumhurbaşkanının belirleyeceği bu sürece, İyi Parti’nin ihtiyatla yaklaşmasını anlayışla karşılamak gerekir.
Görünüşte Türk Milleti adına kararlar alacak olan ve bu haliyle kamuoyunu yönlendirecek olan Komisyonda, neler olup bittiğini kamuoyu ile paylaşmak amacıyla CHP’nin yer alması da yanlış değildir…
Terör örgütü PKK ile yürütülecek olan müzakerelerin, Öcalan ile ilerleyebileceği ise ciddi şekilde şüphelidir.
Bunun başlıca nedeni örgüt üzerindeki etkisinin abartılmış olmasıdır.
PKK yöneticileri ile DEM Parti’nin sözcülerinin “ılımlı ve yapıcı” gibi gözüken söylemleri, Öcalan’ı “umut hakkı”ndan yararlandırarak serbest bıraktırmak için geliştirildiği çok açıktır.
Bu bağlamda 30 kişilik terörist grubun ellerindeki silahları büyükçe bir kovaya bırakıp yakmaları (2) ile “Türkiye’den çekilme” kararına (3) aldanmamak gerekir…
Çünkü bu konularda karar verme yetkisi ne Öcalan’ın ne de Kandil’deki PKK yöneticilerinin elinde değildir.
Patronları ABD, gerçek muhatabımızdır.
Omurgasını Halk Savunma Birliklerinin (YPG) oluşturduğu ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Komutanı Malzum Abdi, Türkiye’den gelecek saldırılara karşı ABD’den hava savunma sistemleri istemiştir. (4)
ABD Kongresine sunulan 2026 bütçe tasarısında terör örgütü YPG/SDG’ye 130 milyon dolar yardım ayrıldı. (5)
ABD’nin fiilen 3 parçaya böldüğü Suriye’nin en değerli topraklarında terör örgütüne 3 tümenlik (60-80 bin kişilik) bir ordu kurduruldu.(6)
SDG, Suriye Ordusu’na katılacağına göre (7) bundan böyle terör ABD destekli terör örgütü Suriye’nin tamamında söz sahibi olacaktır…
Hal böyle olunca, Öcalan da DEM parti de resmen oyunun dışındadır.
Bu iki özneye Türkiye’yi ile oynattıkları oyun ise tamamen oyalamaya ve başka hesaplara dönük bir aldatmaca oyunudur!
“Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun bu koşullarda varabileceği bir hedef yoktur.
Tıpkı Irak’taki gibi Suriye’de de yönetim değiştirilmiş ve emperyalizmini kontrolü altındaki terör örgütlerine devlet teslim edilecektir.
Emperyalizmin bir sonraki hedefi İran, ardından da Türkiye olduğuna göre, PKK’nın şimdilik Türkiye’den çekilip Suriye’deki SDG’ye katılması bizim açımızdan bir kazanç olamaz.
Belki belirli bir süre için terörle uğraşmaktan kurtulabiliriz, o kadar.
Bu zaman içerisinde asıl düşmanımız olan ABD ve İsrail’e nasıl karşı koyacağımızın hazarlıklarını yapabilirsek ne mutlu bize…
Milli çıkarların siyasi ve kişisel hesaplara feda edilmesine sessiz kalamayız…
Ne yazık ki, gidişatı kötüye doğru görüyorum.
Acizane siyasi analizim böyledir ve hiç de ferahlatıcı değildir…
Av. Cemil Can
DİPNOTLAR:
(1 ) https://www.resmigazete.gov.tr/23-10-2025
(3) https://www.aa.com.tr/tr/gundem/teror-orgutu-pkkdan-turkiye-den-cekilme-karari/3726907
(4) https://www.dw.com/tr/suriyeli-kürtler-abdden-hava-savunma-takviyesi-istedi/a-68208985
(6) https://youtu.be/RQO1LcYS2LY?si=OSCW4muiSXb2_uDI
(7) https://www.rudaw.net/english/middleeast/syria/151020251?utm_source=chatgpt.com


