-
HENÜZ VAKİT VAR!..
UYARILARI GÖRMEZDEN GELENLER HESAP VERMEYE HAZIR OLMALIDIR!.. Cumhurbaşkanı adaylarının leh veya aleyhinde hiç bir yorum yapmadan, şu andaki somut duruma bakarak ve 30 Mart Yerel Seçimleri’nde ortaya çıkan tabloyu esas alarak, içerisine düşmekte olduğumuz tuzağı göstermek istiyorum: Anayasanın 102. maddesine göre, (1) GEÇERLİ OYLARIN SALT ÇOĞUNLUĞUNU alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. “Salt çoğunluk” yarıdan bir fazla demektir… Bu kuralı bir kenara not edelim… Şimdi diğer verilere bakalım. 30 Mart Yerel Seçimlerinde AKP ve Kürt Partilerinin almış olduğu oylar aşağıdaki gibidir: 1. VERİ: AKP: yüzde 43.13, BDP+HDP; yüzde 4.20+1.90 =yüzde 6.10 Kürtler, Selahattin Demirtaş’ı aday göstermesine rağmen, oylarını Tayyip Erdoğan’a verebilirler. Bu olasılığa göre, Erdoğan, en fazla 43.13+6.10=49.23 oy alabilir ve bu…
-
“DÜRÜST” HAİNLER!..
TSK karargahında 40 paralel paşa varmış, RTE’nin Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat Salih’e söylediği:”Musul da Kerkük de özerk bölge olacak. Konumunuzu buna göre ayarlayın” sözleri, Irak’ta esir alınan Konsolosluk görevlilerimizin son durumunun analizi, Balyoz Davası ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararı, PKK ile hükümetin görüşmelerini “yasal zemine bağlama” tasarısını, hatta bu kadarını eksik bulup, Y-CHP adına yeni tasarı hazırlayan Sezgin Tanrıkulu’nun densizliğini de bugün görmeyelim… Diyarbakır’da bayrağın indirilmesini, benzer eylemin Gaziosmanpaşa’da tekrar etmesini de duymamış gibi davranalım. Soma’daki madenci katliamını, Diyarbakır-Bingöl karayolunun PKK tarafından 23 gün kapatılmasını da daha sonra ele alırız!.. Cambaza bakıp zaman kaybetmeyelim şimdi. Önümüze kurulmuş yeni ve büyük bir tuzak var. Onu anlamaya çalışalım: Üç buçuk…
-
TAARRUZA GEÇİYORUZ!..
Başbakan, önce PKK ile görüştüğümüzü söyleyen şerefsizdir demişti. Sonra biz değil, devlet görüşüyor diyerek, güya sözlerini düzeltti!… Şimdi de Irak’ta buna benzer bir durum yaşanmaktadır. Erdoğan, Irak’ı kasıp kavuran, konsolosluk görevlilerimiz ile şoförlerimizi rehin alan terör örgütü IŞİD ile doğrudan görüştüğünü söylemiş: “Başkonsolos ile konuştum, şimdi tereyağından kıl çeker gibi bunu başarmanın gayreti içindeyiz” demiştir…(1) Terör örgütünün elinde rehin olan Başkonsolosla, Başbakan, terör örgütünü araya sokmadan konuşabilir mi? Anlaşılan Erdoğan, Ortadoğu’da devlet liderleri ile görüşemeyince, mecburen terör örgütü liderleri ile konuşuyor… Bu yakın teması nedeniyle, pek yakında Türkiye’yi de terör örgütleri listesine alırlarsa şaşırmamak gerekir!.. IŞİD‘in Musuf Müftüsü: “Irak Başbakanı Maliki’ye savaş ilan etmeyenlerin karıları ve kızları cihat yapan Irak…
-
EK(MELEDDİN)!..
Ek(melettin) Bey’in cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili görüşlerimi Pazar günü yazmayı düşünüyordum. Ulusalcı CHP milletvekillerinin açıklamalarını görünce dayanamadım, başlıyorum: Siyasette kazanmak, seçmenleri ikna ederek (doğru) bir fikir etrafında toplamakla gerçekleşebilir… Ancak bu yöntemle oylar sandığa toplanabilir. “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganı da bu gerçeği ifade eder…Başarıyı, kullanılacak oyları sandığa “TOPLAMA” işlemi getirir… Gerisi, boş laftır, son yerel seçimlerde olduğu gibi yenilgiye mazeret üretmektir… Sanırım bu kadarına kimsenin bir itirazı olmaz. Gelelim “ÇIKARMA” işlemine: İki muhalefet liderinin, örgütlerine danışmadan, yetkili kurullarında gör8üşmeden Ek(melettin) Bey’i, “çatı adayı” olarak dayatması ile her iki partide çıkarma işlemi başlamıştır. CHP ve MHP’liler Ek(melettin) Bey’e oy vermeyeceklerini birer birer açıklamaya başladılar. Ne yazık ki, böyleler, her saat…
-
SEN SÖYLE SEN (IŞİD)!..
Genelkurmay Başkanlığı, Diyarbakır’da 2. Hava Taktik Komutanlığı’nın etrafındaki 3 metrelik dikenli tel örgünün üzerinden atlayarak, bayrak direğine tırmanan, bayrağı yerinden söken ve 35 saniyede sırra kadem basan kişinin “çocuk” olduğunu açıkladı… Ardından İçişleri Bakanı o “çocuğun” 16 yaşında olduğunu söyledi!.. Sanki “çocuğu” yakalamışlar ve kimliğini tespit etmişler gibi… Halbuki, “çocuk” hala kara kayıp!.. Peki, bizimkiler yüzü poşu ile kapalı, atletik, 35 derece sıcakta ellerine eldiven giyinmiş, dolayısıyla, önceden bu eylemi gerçekleştirmek üzere hazırlandığı belli olan o “çocuğun”, henüz yakalamadan yaşını nereden bilmişler?.. Sanki onu bu eylemi yapmaya onlar teşvik etmiş gibi… Ne ilginç değil mi?… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimlerine 2 aydan az bir zaman kala; memleketi Rize’de…
-
AKP İÇERİSİNDEKİ “EŞİTLİK İLKESİ” !..
Bilim ve Sanayi Bakanı Fikri Işık, bir gazeteye verdiği mülakatta, F Tipi için “Devlete alternatif bir kurul oluşturmuşlar. İşe alımlarda hükümetin önerdiği kişiler bile paralel yapının ön elemesinden geçirilmiş. Kanada da yaşayan bir bilim adamını Pensilvanya’ya çağırıp, ‘Seni hükümet tavsiye etti ama bize çalışırsan bu iş olur’ diyecek kadar ileri gitmişler. Paralel yapının bu kuruma sızmasının nedeni stratejik önemi. Birçok milli projenin yazılımını TÜBİTAK yapıyor, güvenlik kodlarını o belirliyor.” demiş… Bu itiraftan; hükümetin devlet güvenliği ile ilgili olarak yarattığı zaafiyeti bir tarafa bırakırsak, kamu hizmetlerine alınmada uyulması gereken “eşitlik ilkesi”nin ağır biçimde ihlal edildiğini anlamaktayız: Demek ki KPSS, hükümete yandaş olmayan yurttaşları oyalamak ve isyan etmelerini önlemek için yapılıyormuş… Görülüyor…
-
PARÇALANAN TÜRKİYE!..
ADIM ADIM PARÇALANAN TÜRKİYE!.. Erdoğan’ın B ve C Planları olabilir mi?.. Suruye sınırını kontrolünde bulunduran ve MİT‘le yakın temas içerisinde oduğu bilinen Suriye Devrimciler Cephesi (SDC), iki hafta içerisinde, mazot kaçakcılarına karşı opersayon yapan TSK birliklerine, araca monteli doçka uçaksavarlarla iki kez saldırdı. TSK birliklerine doğru 250 mermi atan örgütün başında, ABD’nin desteklediği Cemal Maruf bulunuyor… MİT kanalı ile Suriye içerisine taşınan doçka uçaksavarlarının hedefi sonunda TSK birlikleri oldu!.. ABD’ye endeksli Suriye politikası yüzünden, başımızı daha çok ağıracak… Sınırın Suriye tarafında kontrol terör örgütlerinde!.. Irak tarafında ise; BM Güvenlik Konseyi’nin 1483 Sayılı Kararı da çiğnenerek akıl dışı ilişkiler kuruluyor. Irak’taki 101 ve 272 Sayılı Yasalara göre, Irak’tan petrol ve…
-
ENDİŞE EDİYORUZ!..
ÇEMBER DARALIYOR MU? PKK Cizre’nin hakim tepelerine Doçka uçaksavarlarını yerleştirdikten sonra, şimdi de Yüksekova’nın Dağlıca mevkiine silahlarını mevziliyor. PKK yığınak ve mevzilenmeyi bitirdikten sonra ne yapacak acaba?.. TSK, 9/15 Mayıs tarihleri arasında terör gruplarının kontrolündeki Suriye sınırında yüklü miktarda klor ve sülfürik asit ele geçirildiğini duyurmuş. Sülfürik asit “sarin gazı“nın üretiminde kullanılıyor!.. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, CHP Milletvekili Mehmet Şeker’in soru önergesine verdiği yanıtta; Suriyeli muhaliflerin toplandığı Suriye Ulusal Komisyonu-SUKO’nun faaliyetini Türkiye’den yürüttüğünü, itiraf etmiş!.. Lafın tamamını söylemeye gerek var mı? Bu gidişat pek yakında Türkiye’yi sanık sandalyesine oturtacağa benziyor… *** MUHALEFET HÜKÜMETİN DÜMEN SUYUNA GİRMİŞ!.. Bir taraftan kamuoyu Balyoz Davası ile ilgili AYM kararını bekliyor, diğer taraftan Soma’dan daha tehlikeli…
-
SOMA’DAKİ KAZA DEĞİL, CİNAYETTİR!..
Başlarında sarı baretleri, önlerinde sendika ağaları, piyade düzeninde miting alanına yönlendirilen maden işçilerinden 301‘i, yerin yedi kat dibinde havasızlıktan öldüler. Başbakan Erdoğan’ın söylettiği “Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda” şarkısı, şimdi sağ kalanların kulaklarını çınlatıyor. Korkunç bir yanardağ ağzı gibi görünen o maden ocağının önünde; ölen işçilerle Erdoğan’ın yolu ayrıldı!.. AKP’nin seçim rüşveti olarak dağıttığı kara elması çıkaran maden işçisinin ülkemizdeki değeri 5 bin lira bile etmiyor… (1) Ocağı işleten şirketin maden müdürü ise, ayda 65 bin lirayı cebine indiriyor. Beyefendinin eşi, AKP’nin kazandığı Soma Belediyesi’nde Başkan Yardımcısı… “Süreci iyi takip edemediklerini” itiraf eden Maden-İş Sendikası Genel Başkanı, Soma’da yaşanan felaket için “devlet de, işveren de, sendika…
-
“HER AĞACIN KURDU ÖZÜNDEN OLUR”!..
“HER AĞACIN KURDU ÖZÜNDEN OLUR”!.. Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen ve istifasına neden olan 700 bin liralık saati, “gazetede gördüm” dedi. Üretici firma “biz gazetelere reklam vermeyiz” diyerek Çağlayan’ı yalanladı. Ardından saatin “garantisi benim üzerimedir” dedi. Firma yetkilileri bu defa da garanti belgelerine müşteri ismi yazılmadığını söylediler. Zafer Bey, bunları görmezden geldi. Pişkin pişkin elindeki fatura ile kendini Meclis kürsüsüne attı. Bu defa da 76 milyon Türk halkının gözünün içerisine baka baka “Ben aldım. İşte faturası” dedi… Vücut dili zaten Çağlayan’ı ele vermişti. Fatura da sahte çıkınca, Başbakanına sözünü verdiği zaferi kazanamadı… Erdoğan, bu yüzden burnundan solumaya başladı. Kızgınlığının hıncını, Danıştay’ın 146. kuruluş yıl dönümünde konuşan Türkiye Barolar…
























