• KÖŞE YAZISI DEĞİLDİR!..

      YUKARIDAKİ FOTOĞRAF YÜKSEK SEÇİM KURULUNUN KARARIDIR. “298 SAYILI YILI SEÇİMLERİN TEMEL HÜKÜMLERİ VE SEÇMEN KÜTÜKLERİ HAKKINDAKİ KANUN” 98’NCİ MADDESİNE GÖRE; ÜZERİNDE İLÇE SEÇİM HUKULU İLE SANDIK KURULUNUN MÜHÜRLERİ BULUNMAYAN ZARFLAR GEÇERSİZDİR. AYNI YASANIN 131’NCİ MADDESİNE GARE; YÜKSEK SEÇİM KURULU KARARLARININ KESİNDİR. Okudunuz mu? Ben okuduğumdan anladıklarımı maddeler halinde sıralıyorum: 1.) Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 298 Sayılı Yasa’nın 98. maddesine aykırı olacak şekilde karar verdiğini anlamak için hukukçu olmaya gerek yok; okur-yazar olmak yeterlidir. Hukuk devletlerinde hiçbir kurum yasaların üzerinde değildir. Kamu kurumları ve yöneticiler hukuk kurallarına uymak zorundadır. Zaten “hukuk devleti“nin tanımı da böyledir. Yasanın hükmü açık ve nettir. Üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan zarflar…

  • “DİPLOMATİK ÇÖZÜM”!..

    (“ÇEKİLİYORUM” BAŞLIKLI YAZIMA YAPTIĞIM “SON” YORUMUMDUR!) Reza Zarrab, Mehmet Hakan Atilla ve Bilal Erdoğan… Bu üçü üzerinden; İran’a konulan ambargonun Türkiye tarafından delindiğini, kara para aklama işi yapıldığını ve ABD’nin dolandırıldığı ileri sürerek açılan ceza davasını, Erdoğan’la irtibatlandırmak mümkün hale geldi… ABD derin devlet elemanlarının, “twiter” üzerinden Erdoğan’a yönelttiği küstahça tehditler, aslında Türk halkına yapılmaktadır… Rudolph Giuliani denen adam, eski New York Belediye Başkanıdır ve Yahudi Lobisi adına hareket ediyor. Son günlerdeki işi, Zarrap davasına “DİPLOMATİK ÇÖZÜM” aramaktır! Burada biraz duralım: Yıl 2017’ye geldi; ABD derin devleti, ceza davasına “diplomatik çözüm” arıyor! Dediğimi duydunuz mu? “DİPLOMATİK ÇÖZÜM” diyorum… 30 yıllık meslek hayatımda böyle bir çözümü ilk defa duyuyorum! Bizim bildiğimiz…

  • ÇEKİLİYORUM!..

      Sevgili takipçilerim; Sizler için yazdığım yazıların bu sonuncusu ile huzurunuzdan çekiliyorum. Yazılarımı beğenip paylaşanların çoğunu biliyorum, onları hiç unutmayacağım… Rahatsızlık verdiklerimden ise özür dileyecek değilim. Amacım: Doğruluğuna yüzde yüz inandığım gerçekleri, ulaşabildiğim herkesle paylaşmak ve Türkiye’nin aydınlanmasına kendi ölçülerimde katkı sunmaktı. Daima evrensel ilkeler, kabul görmüş ve kanıtlanmış genel doğrular ile bilimi referans alarak ve mümkün olduğu kadar da iddialarımın kanıtlarını sunarak, düşüncelerimi aktarmaya çalıştım. Ne kadar başarılı olduğumu ölçebilecek durumda değilim. Bunca yoğunluğun arasında; her hafta bir siyasi-hukuki değerlendirme yazısı ele alıp, 4 milyondan fazla insana ulaştırmaya çalışmak kolay iş değildi. Bunu kesintisiz olarak 10 yıl sürdürmenin bir inanç ve kararlılık işi olduğunu söylemeye gerek var mı? Ayılma…

  • REİS

    Reis doğruyu söylüyor vallahi: Siyasi hayatında hiç aldatan olmadı, “aldatılan” da tabii… Açıkçası: Bizim Reis’i kandırmak öyle kolay değil. Bir ara; “Allah da Millet de affetsin” dediğini ben de duydum. ‘Mübalağa’ sanatını icra etmişti sanki… “Aldatılmak” ise haşa! Reis’i, ne FETÖ ne PKK yetkilileri aldatmış. Bu itirafa göre: Her şeyi, bilerek ve isteyerek birlikte yaptılar demek ki… Bu itirafa göre:Belli ki suç ortağıdırlar… 14 yıllık iktidarın 12 yılında; koyun koyuna yattıkları da bir vak’a. AKP yöneticileri, bütün suçlara ortak olmasa bile, en azından “suç işlenmesine göz yummaktan” ve “görevi kötüye kullanmak”tan yargılanabilirler. Binlerce suçun failidirler yani! En hafifinden cezalandırılsalar, ömür boyu hapis yatmaları işten değil. FETÖ’nün “darbe girişimi”; Hızır gibi…

  • DARBELERE DAVETİYE ANAYASASI

    Yeni anayasanın “Cumhurbaşkanının seçimleri yenilemesine karar verilmesi halinde…” diye başlayan 116. maddesi ile Cumhurbaşkanına Meclis’i feshetme yetkisi veriliyor… Reis’in “yalaaaan, yalaaan!” diye bağırmasına bakmayın. Meclis’in feshi ile anlatılmak istenen seçimlerin yenilenmesidir. Buradaki can alıcı mesele, seçimlerin neden yenileneceğidir. Yürürlükteki anayasaya göre; hükümetin güven oyu alamaması ve 45 gün içerisinde yeni hükümet kurulamaması halinde, seçimlerin yenilenmesi gerekiyor. Yani yürürlükteki anayasada; meclisin yenilenmesi için sebep vardır… Yeni anayasada ise, böyle bir sebep yok! Meclisi yenilemek, tamamen Cumhurbaşkanının keyfine bırakılmıştır!.. Kim hazırladı böyle bir anayasayı?! İlk seçimde Cumhurbaşkanı, bir partinin üyesi ve büyük olasılıkla da genel başkanı olacak… Cumhurbaşkanı, partisinin Meclis’te gerekli çoğunluğu sağlayamaması halinde, seçimleri yenileyebilir. 7 Haziran seçimlerinde yaptığı gibi… Çoğunluk…

  • YALANCIIIIII!…

      Reis: “Kandil hayır diyor.” dedikten sona “Kişi sevdikleri ile beraberdir” hadisini okuyarak seçmenine “hayır” diyenlerin terör örgütü PKK ile birlikte olduğu mesajını vermeye devam ediyor!.. (1) Her yalanın alıcısı vardır! PKK için Habur’da “çadır mahkemesi” kurduran asrın liderimizdir. İmralı’da bebek katili Öcalan’la “müzakereler” onun emri ile yapıldı. PKK’nın temsilcileri ile Oslo‘da devleti aynı masaya oturtan Reis’tir. 2013 Kasım’ında: İbrahim Tatlıses ile Şivan Parver’i Diyarbakır’da sahneye çıkartıp; “megri megri” türküsü eşliğinde ağlaşanlar onun çok yakınındakilerdir…(2) 20 Mart 2015 Nevruz’unda: Terör örgütünün flamaları ve Öcalan’nın posteri altında toplanan Kürt halkına, video konferans yöntemiyle Apo’nun mektubu (3) kimin emriyle okutuldu? Bütün bu gerçekler ortada iken; “hayır” diyenleri  “PKK’yı sevenler” olarak itham etmek,…

  • ŞEYH SAİD’İN RUHUNA!..

      Erdoğan ve Binali, “Ey Kılıçdaroğlu” diye söze başlıyorlar ama anayasa değişiklikleri ile ilgili bir şey dedikleri yok… En anlaşılır sözleri: “Yolları böldük ama Milleti birleştirdik”!.. Milleti kim böldü de siz birleştirdiniz? En kolay hedefleri Kılıçdaroğlu’na iki koldan saldırıyorlar: Kılıçdaroğlu: “Cevap verecek mi diye bekliyorlar vallahi vermeyeceğim” diyerek(1) doğru bir strateji izliyor … Tarzan bayağı zorda! Bu defa “mağduriyet ekmeği”ni yiyemeyecekler gibi… *** “Hayır” oylarının önde olmasını sindiremeyen bazı fanatikler, hedef gözetmeden ulu orta sövüyorlar. Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Kılıç: “16 Nisan’dan sonra gazetecilerin de a… koyacağız” dedi… (2) Göreceğiz kim kimin… *** AKP’nin, Almanya ve Hollanda ile gerilim yaratıp milliyetçi oyları toplama planı da beklenen etkiyi yapamadı. Erdoğan’ın…

  • “SOYUT ZEKA” BİR ADIM ÖNE ÇIKSIN!..

      16 Nisan‘da “sayım” yapmıyoruz. Çocuklarımızın yaşayacağı rejimi seçeceğiz. Dolayısıyla bugünden görevimiz: Halkoylamasında “hayır”ların sayısını artırabilmek için “evet” diyecek olanların bir kısmını ikna etmektir. İkna etmek, zor ama imkansız değil! İkna edilecek olan kesim, seçmenin yüzde 11-12‘sine karşılık geliyor. Toplam seçmen sayısının 57 milyon (1) olduğu gözönünde tutulursa; ikna edeceğimiz seçmen sayısı 6 milyondan fazladır. Başka bir söyleyişle; AKP ile MHP’nin toplam oyları yüzde 61.4 ettiğine göre (2), bu iki partiye oy verenlerden, en az 6 milyon seçmeni, Erdoğan ve Bahçeli’ye rağmen “hayır” oyu kullanmaya ikna etmek zorundayız. Zorundayız, çünkü başka seçeneğimiz yok! 6 milyon seçmeni ikna etmek için; hiçbir yerden talimat almayan, görev verilmesini beklemeyen, vazifesini bu vahim durumdan…

  • NEYİ OYLAYACAĞIMIZ BELLİ Mİ?

    Patronlar kulübü TÜSİAD açıklama yaptı: “Son günlerde, Türk siyasetçilerin Almanya’daki toplantılarına, kuşkulu gerekçelerle kısıtlama getirilmesi doğru bir tutum değildir” dediler. Almanya, Hollanda ve Avusturya; arka arkaya AKP’li bakanların yeni anayasaya “evet” propagandası yapmasına engel çıkartmaya başladı. Son olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın, Türk Konsolosluğu’na sokulmayarak, adeta pasaportsuz bir kaçak gibi, karga tulumba sınır dışı edilmesi tansiyonu yükseltti. (1) Tek kelime ile utanç verici! AKP’lilerin konuyu “İslam düşmanlığı” ile izah etmeye çalışması, tipik AKP klasiğidir ve fırsatı kaza etmeme olarak değerlendirilmeli. Almanya ile başlayan gerginlik patronlarımızı da endişelendirdi. Onların asıl derdi yeni anayasa değil, muhtemel kazançlarıdır belli!.. O yüzden öncelikle dikkatlerini bu ülkelerle yapılan ticarete çevirdiler.…

  • BÜYÜK TUZAK!..

        Alman yetkili makamlarının Bekir Bozdağ ve Nihat Zeybekçi’nin programlarına izin vermemesinden sonra, (1) Türk yetkililerin Hollanda’da düzenlemek istedikleri etkinliğe de yasak konulması, AB‘nin iç siyasetimize müdahalesinin tipik örnekleri sayılır. Anayasa referandumunda “Hayır” oyu kullanacak olanları “terörist” olarak ilan eden hükümetimizin, AB’yi Türk halkına şikayet etmesi ise tam bir komedidir. “Hayır” diyecek olanlara “terörist” diyerek iftira atacaksınız; kendi ülkenizde her türlü engellemeyi yapacaksınız, sonra da gidip Avrupa ülkelerinde “Evet” propagandası yapmanız engellenince, düşünceyi ifade etme özgürlüğüne sığınacaksınız… Tencere-kapak misali, tam bize göre bir kafa yapısı!.. *** ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 3 Mart’ta yayınlanan Türkiye İnsan Hakları Raporu‘nda 15 Temmuz darbe girişimi görmezden gelindi. (2) Ancak bu kadarını yapabildiler: FETÖ,…