-
İŞİNİZE KARIŞMAK GİBİ OLMASIN DA:
-
EN İYİ KÜRT!..
“BİRLİKTE YAŞAMA İRADESİ” ÜZERİNE SAMİMİ VE BOL ÜNLEMLİ BİR DİYALOG!.. En iyi Kürt ölü olandır fikri yanlıştır; ölüler kalanlara mesaj veremezler. Sağlarla her konuyu açık açık konuşmak gerekir. Samimi bir Kürt vatandaşımız ile yemek molası verdiği inşaatta konuştum. Havadan-sudan, Koronadan, Tek Adam Rejimi’nden ve günlük yaşama dair olan bölümleri geçiyorum. Konuşmamızın sadece ilginç bulduğum “birlikte yaşama iradesi” üzerine olan kısmını veriyorum: … -Türklerle Kürtlerin ortak yaşama iradesi sakatlandı mı da ayrı bir devlet kurmak istiyorsunuz? -Sakatlanmak da ne kelime, tamamen ortadan kalkmıştır!.. -Bu demek ki, ayrılıp Doğu’da bir devlet kurduğunuzda, Batı’daki Kürtlerin oraya yerleşeceğini umuyorsunuz… -!.. -Susmak olmaz, bu soruya cevap vermen gerekir. Dinliyorum: -İsteyen Batı’daki malını mülkünü satıp “Kürdistan”a…
-
HESAP BİZİM İŞİMİZDİR
BİRİNCİ PERDE -Türkiye’nin nüfusu: 83 milyondur. (83.000.000). -Her aileyi ortalama 4 kişi kabul edersek, hane sayımız 83/4= yaklaşık 20 milyonu bulur. İKİNCİ PERDE -Bir ay “tam kapanma” kararı alınsaydı, pandemi ile kolaylıkla başa çıkabilecektik. -Çünkü herkes evinde kalacak ve virüsü taşıyanlar bunu sadece ailelerine bulaştırabilecekti. -Böylece “filyasyon ekipleri” salgını kolayca izleyebilecek ve kontrol altına alınması sağlanacaktı. –İki ay “tam kapanma” uygulansaydı, ve sınırlarımızdan giriş çıkışlar sıkı kontrol altına alınsaydı, salgını tümüyle durdurmak mümkün olabilecekti. ÜÇÜNCÜ PERDE -Gelelim tam kapanmanın maliyetine: Devlet, her haneye 2 bin TL gıda yardımı yapabilseydi, her aile bir ayı sokağa çıkmadan evinde geçirebilirdi. -Acil ihtiyaçların giderilmesi için yine aynı tedbirler alınabilirdi. -Bu şekilde tam kapanmanın maliyeti…
-
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”
Hendek Savaşları’nı hiç yapılmamış kabul ederek yapılan değerlendirmeler, halkı aldatmaya veya zekası ile alay etmeye dönüktür. O bakımdan aşağıda irdeleyeceğim konuya geçmeden önce o günlerde neler yaşadığımızı (1) anımsatmak istedim. Ne diyordu Aslan Sosyal Demokratlar: “Parti kapatmak çözüm değildir.” Peki, çözüm nedir? Onu bilmiyorlar işte! Ya da biliyorlar da koşullar elvermediği için söylemeye korkuyorlar. Biz soralım o zaman: Parti kapatmak çözüm değilse, kapatmamak mı çözümdür?.. *** Terör örgütünün uzantısı olduğu tartışmasız olan bir “partiyi” açık tutmak akıl karı mıdır? HDP, seçimlere girince nasıl bir tablo ortaya çıkıyor unuttunuz mu? Belediyeleri kazanıp, kamu kaynaklarını PKK’ya aktarıyorlar. Kürt çocuklarını kandırıp dağa çıkartıyorlar. Güvenlik kuvvetlerimize saldırıyorlar. İntihar eylemleri yapıyorlar. Yaşlı, bebek demeden kendilerine…
-
UZAYA CAMİ!..
İsviçre merkezli V-Dem Enstitüsü’nün hazırladığı “2021 Demokrasi Raporu”na göre; Türkiye son 10 yılda en çok otoriteleşen 10 ülke arasındadır.(1) Bizden sonra Macaristan ile Polonya var. 179 ülkenin değerlendirildiği Liberal Demokrasi Endeksi’nin 149. sırasındayız. Birinci sırada Danimarka var. Biz, Kongo ile Ruanda arasında yer alıyoruz… Halbuki ne güzel “ileri demokrasi” diye övünüyorduk... Almanya bile kıskanıyordu bizi. Ne oldu!.. *** Samsun’da bir kadın, “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kutlamalarında bayıltılana kadar dövüldü. Ankara’da dört çocuğunun önünde öldürülen anneye karşı uygulanan kaba şiddeti protesto etmek isteyen kadınların yürüyüşü yasaklandı. Yakıştı mı? Taksim’de “Tayyip kaç kaç kadınlar geliyor” sloganı ile tempolu zıplayan kadınların 18’i gözaltına alındı. Kadınların zıplaması Cumhurbaşkanına “hakaret” olarak kabul edildi!..…
-
“İYİ NİYETLİ” DARBE DESTEKÇİLERİ!..
Bu haftaki sohbetimizi “başınıza kiremit düşse onu da Amerika’dan bilirsiniz” diyen “Amerikan muhipleri” ile bitireceğiz. Önce “iyi niyetli” birkaç hatırlatma yapalım: Nasıl diyorlardı: “Etrafınıza ‘menfi’ elektrik vermekten başka işiniz yok mu sizin?! Biraz da iyi şeylerden söz edemez misiniz? Müspet enerji verin müspet.” Çok haklıydılar çoook, şimdi verelim efendim: *** 83 milyon nüfuslu ülkemizde; her aileyi ortalama 4 kişi kabul edersek, 20 milyon hanemiz var demektir. Bu kadarı dört işlem bilen herkesin yapabileceği bir aritmetik işlemidir. Gelelim işlemlerin biraz daha ağırına: Peşinen söyleyeyim; Her zaman resmi kayıtlara dayanmışımdır, bugün Hazine Bakanımız Lütfi Elvan’ın sözlerini aktaracağım. Yalan diyorsam onun yalancısıyım: 12 Şubat 2020 itibariyle, 34 milyon 4 bin kişinin bankalara “kredi”…
-
BANA NE!..
“Doların artışından bana ne” diyenlere Merkez Bankasının 128 milyar dolarının bir başka deyişle 950.438.400.000,00 Türk Lirasının nasıl kaybedildiğini ve ne kadar büyük (1) para olduğunu anlatabilir misiniz? “Benzine zam yapılsın bana ne, ben her seferinde 50 liralık alıyorum zaten” kafa yapısına sahip olanları, içerisinde; “fiyat istikrarı”, “politika faiz oranı” “repo” ve “swap” gibi sözcüklerin geçtiği cümleler kurarak aydınlatamazsınız… Ben eski bir öğretmenim, öyle kolay kolay ”pes” etmem. Hadi başlayalım öyleyse… *** Önce bazı tarifler verelim: Fiyat istikrarı diyorlar ya; bu kavram gelişmiş ülkelerde yüzde 1 ile yüzde 3 aralığındaki (düşük) enflasyon oranını ifade etmektedir. Fiyat istikrarını ayarlama görevi, modern merkez bankacılığı çerçevesinde, hükumetlerden bağımsız olarak merkez bankalarına verilmiştir. Repo, kısa…
-
“HOŞ GELDİN AMERİKA”!..
Bir yere mi gitmişti de geri geldi? Sadık adamlarıyla her zaman içimizde değil miydi?.. *** ABD Başkanı Joe Biden, videokonferans yoluyla katıldığı Münih Güvenlik Konferansı’na (1) ABD’nin “geri döndüğü” mesajını verdi: “Bugün, Amerika Birleşik Devletleri başkanı olarak konuşuyorum ve dünyaya açık bir mesaj gönderiyorum: Amerika geri döndü“ dedi. Biden’in ABD Başkanı sıfatıyla katıldığı ilk toplantıydı bu konferans. Bir anlamda, önceki Başkan Trump’ı, geri adım atmakla suçluyor besbelli… Bir de dünyaya meydan okuyordu: NATO’ya bağlılık vurgusu yapan Biden, öncelikli olarak hedef tahtasına Rusya’yı oturttu. “Putin, Avrupa’yı ve NATO ittifakını zayıflatmak istiyor” dedi. Sonra Amerika’nın bilindik klasik cümlelerini tekrar etti: Demokrasinin korunmasına, otokratik yönetimlere karşı birlikte mücadele edilmesi gereğine özellikle vurgu yaptı!…
-
YANNİS VASİLİS!..
(İHANETİN TRAJİK ÖYKÜSÜ) Bafralı komando İbrahim’in hikayesini (1) 30 Kasım 2018 tarihinde bir internet sitesinde okumuştum. Okumanızı öneririm; “nereden nereye” sorusuna güzel bir yanıttır. Ailesinden Rum kökenli olduğunu öğrenen bu kişinin, PKK propagandalarının etkisinde kalmasını hiç de yadırgamıyorum. Can tatlıdır ve bazılarında hainlik genetiktir! İbrahim öyküsünün sonunda, Yannis Vasilis adını aldı ya, siz ona bakın. Ardından Şırnak’ın Uludere İlçesine (Roboski) yerleşen Yannis Vasilis’in, Pençe Kartal 2 Operasyonu ile ilgili konuşması istendi. Kim bilir şimdi nerelerdedir! Vasilis İbrahim, nihayet PKK’ya yakın Mezopotamya Ajansı üzerinden ABD’ye diyetini ödedi: Terör örgütü PKK tarafıdan 2015-2016 yılları arasında rehin alınan; MİT, polis ve asker 13 kişinin yaşamını yitirdiği Gare Operasyonu’nu “ iç siyaset uğruna yapılmış…
-
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI “CAN SİMİDİ” DEĞERİNDEDİR!..
Farklı düşünceleri dinlemeyenler, kendi düşüncelerini test edemez ve geliştiremezler. Nokta. İşte size farklı bir düşünce: Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, yeni bir anayasa yapılması için tartışmayı başlattı.(1) 16 Nisan 2017 tarihli referandumla kabul edilen Anayasa, “mühürsüz” oldukları için “geçersiz” olan oyların, YSK tarafından “geçerli” kabul edilmeleri sonucu yürürlüğe girmiştir. Zurnanın “zırt” dediği yer burasıdır! Yeni Anayasa ile 9 Temmuz 2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi. Yeni sistem iki buçuk yılda eskidi… Elimizdeki veriler bunlardır… *** Başlayalım: Reis, bütün önemli yetkilerin kendisinde toplanmasına olanak sağlayan bu Anayasanın, neresinin değiştirilmesini istiyor? Bu soruya açık-seçik yanıt vermiyor nedense. Muhtemelen, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ve daha çok da uygulama ile kısıtladığı özgürlükleri geri vereceğini taahhüt edecek!…