-
“SANIK SİZİN, BAŞKA SORUM YOK”!..
16 Mayıs 2021 Sedat Peker, “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak”, “hürriyetten yoksun bırakmak” ve “evrakta sahtecilik” gibi suçlardan, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince 14 yıl, 5 ay, 10 gün hapis cezasına çarptırılmış bir hükümlüdür. Pan-Türkizme (Türkçülük) dayanan siyasi görüşleri ile tanınır. Ülkücüler arasında oldukça destekçisi vardır. Onu tanıtmaya kendi sözleri ile devam ediyorum: “Menzil Tarikatı’nın Şeyhi Raşit Muhammet Erol’un elini öpme şerefine nail oldum. İsmail Ağa Cemaati Lideri Mahmut Efendi Hazretleri’nin elini öpme şerefine nail oldum. Erenköy Cemaati Lideri Hikmet Efendi Hazretleri’nin elini öpüp hayır dualarını alma şerefine nail oldum. Şeyh Nazım Kıbrıs-i Hazretleri’nin hayır duaları ile yolladığı hediyeleri alma şerefine nail oldum. Bu dört cemaate karşı kalbimde yoğun bir…
-
“KUTUPLAŞTIRMA TUZAĞI”NA DÜŞMEYELİM!.
9 Mayıs 2021 1 Mayıs günü gösteri yapanlara müdahale eden polislerin (1) görüntüsünü kayda alan TV muhabiri engellendi. Elindeki kayıt cihazı (telefon) yere atılıp çiğnendi… *** Böyle bir olay ülkemizde ilk defa olmuyor. İlk defa olan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu eylemi yapan polisi sahiplenmesi ve polisin tutumunun hukuka uygun olduğunu savunmasıdır… İçişleri Bakanı diyor ki; polisin eylemcilere müdahalesinin, “ses ve görüntüsünü” kaydetmek, “özel hayatın gizliliği ihlal suçu”nu oluşturur. Polisin mi eylemcinin mi özel hayatının gizliliği ihlal ediliyor? Bu yazının sonunda ortaya çıkacak! *** Soylu, polislerin eyleminin 27 Nisan günü dağıtılan 2021/19 sayılı Genelgeye; Genelgenin de Anayasaya uygun olduğunu savunuyor. (2) Başka bir ifade ile ses ve görüntü kaydetmeye çalışan…
-
YOLUMUZ DENİZLERİN YOLUDUR!…
6 Mayıs 2021 DENİZLERİN YOLU HANGİ YOLDUR? BUNU YAZDIKLARI BİLDİRİDEN ÖĞRENELİM: Deniz Gezmiş ve arkadaşları 31 Ekim 1968 günü SAMSUN’dan “Mustafa Kemal Yürüyüşü”nü başlatmışlardı… Tıpkı Mustafa Kemal gibi… O da 19 Mayıs 1919’da büyük yürüyüşünü başlatmamış mıydı!?.. Vatanın kurtuluşunu başardı, Cumhuriyeti kurdu, bir bir Devrimleri uygulamaya koydu… Lakin ömrü vefa etmedi. Genç denecek bir yaşta sonsuzluğa yürüdü… Mustafa Kemal’in milyonlarca takipçisi vardı. Fakat karşı devrimciler ile emperyalistler de boş durmuyordu. Bir şekilde adamlarını yönetime getirdiler. (Hala da yönetimdeler ya…) Bunu fark eden 68 Gençliği, Deniz Gezmiş’in önderliğinde ve Mustafa Kemal’in gösterdiği yolda mücadeleye başladı. En önemli ve anlamlı eylemleri: “Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü” idi… Yayınladıkları bildiride; neden…
-
ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ!..
2 Mayıs 2021 tarihli gazeteler yazdı: 1 Mayıs günü gösteri yapanlara müdahale eden polislerin (1) görüntüsünü kayda alan TV muhabiri engellendi. Elindeki kayıt cihazı (telefon) yere atılıp çiğnendi… *** Böyle bir olay ülkemizde ilk defa olmuyor. İlk defa olan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu eylemi yapan polisi sahiplenmesi ve polisin tutumunun hukuka uygun olduğunu savunmasıdır… İçişleri Bakanı diyor ki; polisin eylemcilere müdahalesinin, “ses ve görüntüsünü” kaydetmek, “özel hayatın gizliliği ihlal suçu”nu oluşturur. Polisin mi eylemcinin mi özel hayatının gizliliği ihlal ediliyor? Bu yazının sonunda ortaya çıkacak! *** Soylu, polislerin eyleminin 27 Nisan günü dağıtılan 2021/19 sayılı Genelgeye; Genelgenin de Anayasaya uygun olduğunu savunuyor. (2) Başka bir ifade ile ses ve…
-
EMPERYALİZMİN DEĞİŞMEYEN TAKTİĞİ: BÖL, YÖNET VE YUT!..
25 Nisan 2021 “Model ortak” olduğumuz “dost” ve “stratejik müttefiğimiz” ABD’nin son Başkanı Joe Biden, 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımladı. 1915’ten bu yana 106 yıl geçti. “Soykırım” kavramı 1948’de imzalanan “Soykırım Sözleşmesi” ile literatüre girdi. Sözleşmelerin hükümleri yasa hükümleri gibidir. Demokrasi havarisi geçinen ABD, “yasaların geriye yürümezliği” kuralını, 1915 olayları için yok saydı. AİHM, 15 Ekim 2015 tarihinde Perinçek-İsviçre Davası ile ilgili verdiği kararda; Ermeni Tehciri kararından sonra yaşanan olayların “soykırım” olarak nitelendirilemeyeceğine hükmetmişti. Bir olaya “soykırım” diyebilmek için o ülkenin ulusal mahkemelerinin veya uluslararası bir ceza mahkemesinin kararı gereklidir. Dolayısıyla meşru bir zeminde 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanımlamak olanaklı değildir… *** Her 24 Nisan öncesinde, bu defa ABD Başkanı…
-
128 NE Kİ!..
18 Nisan 2021 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “128 milyar doların bir bölümü kasadadır, bir bölümünü salgında kullandık” dedi. Erdoğan sadece AKP Genel başkanı değil, Cumhurun da başıdır ve aynı zamanda da başkomutandır. Sözüne inanacağız elbette. Ve de her zeminde onu savunacağız. Haa! Ne kadarı kasadadır diye soruyorsanız, o başka… Birazdan o soruya cevap verecek bir “bürokrat” getireceğim karşınıza… *** Nam-i diğer “Jöleli” uzun süredir gözlerden ıraktı. Gerçek adı Yiğit Bulut olan bu zat ekonomisttir, tıptan anlamaz! Söz sırası geldi sahne aldı: “Merkez Bankasının hiç 128 milyar doları olmadıki…” dedi. Kestirip attı! Aferin delikanlıya… *** AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, hukukçudur ve 4 dönem AKP milletvekili olarak Mecliste yerini…
-
“UKRAYNA KRİZİ” VE ULUSAL DURUŞ!..
“En büyük hatayı yap ama en küçük hatayı savunma” sözünü, bu yazıda da hatırlatacağım. Amirallerin duyurusu ile ilgili olarak yüksek yargı organları; Yargıtay ve Danıştay’ın görüş açıklamaları hiç yakışık almadı diyemiyorum. Bu dönemde böyle bir açıklama pek yakıştı doğrusu: Kamuoyuna görüşlerini bildiren kahraman amiraller hakkında, gözaltına alma ve soruşturma başladığına göre dava açılması da kuvvetle muhtemeldir. Yüksek yargıçlar, ileride “temyiz” edilmek üzere önlerine gelecek o dava ile ilgili görüşlerini (kararlarını) peşin olarak açıkladılar. Eskilerin deyimi ile ihsas-ı rey’dir bu. (1) Yargıcın hükümden önce görüşünü doğrudan veya dolaylı olarak belli etmesi halinde davaya “tarafsız” veya “önyargısız” yaklaşamayacağı kabul edilir ve bu durum “hakimin reddi” (2) sebebidir. Dolayısıyla o davanın açılıp da…
-
104 EMEKLİ AMİRAL YURTTAŞLIK GÖREVİNİ YAPTILAR!..
Kolay etkileniyoruz efendim kolay… 104 emekli amiralin bildirisini okuyunca, haklı buluyoruz. İktidar sözcülerini dinleyince onlara hak veriyoruz. Reis’in ne dediğini bir bilebilsek işimiz kolaylaşacak! Henüz onun kükremesini duyamadık… Neden böyleyiz acaba? Bir defa daha kendi soruma kendim cevap veriyorum: Yurttaş olarak “haklarımızı ve ödevlerimizi” bilmiyoruz… Öz yurdumuzda misafir gibi oturuyoruz.. Açıkçası, pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da bayağı cahiliz… *** O halde, önce bu konu ile ilgili hak ve ödevlerimizi öğrenelim: Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 43. maddesi; Silahlı Kuvvetler mensuplarının, Siyasi parti ve derneklere girmelerini, bunların siyasi faaliyetleri ile münasebette bulunmalarını, her türlü siyasi gösteri, toplantı işlerine karışmalarını ve bu maksatla nutuk ve beyanat vermelerini ve…
-
İTİBARDAN HARCAMA OLMAZ!..
İç siyaset meseleleri hakkında bir şeyler yazmak istediğimde, billahi kalem oynatamıyorum. Çözüm önerisi ortaya koymadıktan sonra, yapılan eleştiriler ne işe yarar. Öyle değil mi? Ağlamak, dert yanmak, şikayet etmek veya haber özetlerini sıralamak marifet değildir. Ya bir yol bulup, halka göstereceksiniz ya da yoldan çekilecksiniz! Başka yolumuz kalmamıştır!.. *** Geçen hafta, Brüksel’deki NATO Dışişleri bakanları toplantısının ardından, Avrupa Birliği (AB) liderler zirvesi yapıldı. Sonuç Bildirgesi’nde dikkat çeken hususları görelim: -Türkiye ile “ticari bağların derinleştirileceği” vurgulandı. “Pazar” olarak kıymetimizi biliyor bu Avrupalılar. -Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hidrokarbon araştırmalarını sürdürmesi halinde, “yaptırımlarla karşılaşılacağı” ifade edildi. Bunu tercüme etmeye gerek yok; ne dedikleri son derece açıktır. -Türkiye’nin 4 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapması ise…
-
“GÜNCELLEMELER”İ YÜKLEMEYİ UNUTMAYIN!..
Uluslararası sözleşmelerle elde edilen kazanımlar doğrudan ulusun “egemenliği” ile ilgilidir. Şimdi 2017 yılının aralık ayına gidiyoruz. Reis, Yunanistan ziyaretinden dönüyordu. Uçakta, önceki görüşünü tekrar etme ihtiyacı duydu. Dedi ki: “Lozan devasa bir anlaşma. Gerek görülmesi halinde güncellenebilir” (1)… Lozan (2) gerçekten de devasa bir anlaşmadır. Türkiye’nin tapusu olarak da nitelendiriliyor. TC kimlik kartını hak ederek taşıyorum diyebilmek için 2 nolu dipnotu okuyup özümsemek gerekiyor… Nokta… Lozan’ı “hezimet” olarak değerlendiren bir anlayışın, “güncelleme” isteğini anlamak zor değil. Tabii ki, güncelleme yapabilmek için tarafları bir araya toplamak gerekir. Bir an için, aynı masanın etrafında oturduklarını varsayalım. İlk sözü de bizim delege alsın. Taraflardan yeni “ödünler” mi isteyecek, yoksa verecek mi? Bakın burası…