-
“KADER PLANI” BÖYLE İMİŞ !..
13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’daki maden ocağında çıkan yangında; aralarında 5 maden mühendisinin de yer aldığı 301 maden emekçisi yanarak ve boğularak hayatlarını kaybetmişti. Ortak kanaat: Bu facia, alınabilir fakat alınmayan önlemler yüzünden yaşandı. Soruşturma sonunda, mahkeme önüne 45 sanık çıkartıldı. Şirket sahibi ile birlikte 2’si kamu çalışanı, 6’sı şirket çalışanı maden mühendisi ve 1’i maden teknikeri olmak üzere 10 kişi hapis cezalarına çarptırıldılar. TMMOB Maden Mühendisleri Odası‘na göre: “İşyeri sahibi işveren, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olarak kamu otoritesinin siyasi ve bürokratik olarak karar alma ve karar verme süreçlerinde bulunan kademelerindeki görevlilerin dava ile olan illiyet bağları değerlendirilmemiştir. Hatta gözden kaçırılarak saklanmış ve hasıraltı…
-
“SEYYİD KEMAL”İN BAŞ ÖRTÜSÜ İLE İMTİHANI!..
“Sansür Yasası”, enflasyonun yüzde 183’e fırlaması, Nebati’den “epistemolojik kopuşa, heterodoks yaklaşım” dersi, haftada bir yenilenen zamların yaşamı çekilmez hale getirmesi, cinayetler ve ardı ardına intiharların yaşanması vb. gibi konularla gündem tıka basa dolu iken; en tepeye “başörtüsü meselesini” getirmek her babayiğidin harcı değildir. Yetenek işidir! Halkın ezici çoğunluğuna göre; toplum içerisinde zaten çözülmüş olan “başörtüsü meselesini” yeniden ısıtıp sofraya getirmek; siyasi iktidara can simidi atmaktır, suni solunum yaptırmaktır. Siyasetteki varlıklarını kayıtsız koşulsuz olarak Kılıçdaroğlu’nu desteklemekle elde etmiş ve başka da hiçbir işte başarılı olamamış; yağcı ve yalakalara göre ise; seçimlere yaklaşırken, bu hamle ile Erdoğan’ın elinden “türban silahı” alınarak önemli bir mevzi ele geçirilmiştir!.. *** Başörtüsü ile ilgili yasa teklifinin…
-
YAKLAŞAN DÜNYA SAVAŞI!..
Merak etmeyin; 6’lı Masa daha çok toplanıp dağılacaktır. Siz bu değerlendirmeyi okuduğunuzda, son toplantıda neler konuşulduğunu zaten duymuş olacaksınız… *** Bu hafta yaklaşmakta olan ciddi bir tehlikeye dikkatinizi çekmek istiyorum: NATO’nun Ukrayna’yı kışkırtarak Rusya ile savaşa nasıl tutuşturduğunu biliyoruz. Şimdi Yunanistan’ı kışkırtıyorlar. İngilizler, 1919’da Yunanistan’ı kışkırtıp üstümüze saldırtmışlardı; yüz yıl sonra kumandayı ABD ele aldı. Yunanistan bir türlü “bağımsız” devlet olarak davranamıyor. İlk bakışta emperyalistler, Rusya’nın etrafında ateşten bir çember oluşturulmak istiyor gibiler. Bu aynı zamanda, Türkiye’nin de etrafını kuşatmak demek. Son yıllarda Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü’ne yaklaşması, NATO tarafından “güvenilmez ülke” damgası yemesine neden oldu… NATO üyesi olmak, çok da güvenlik sağlamıyor artık! Türkiye NATO’nun hedefindeki bir ülkedir… Geçmişte…
-
HALKIN ÇIKARLARINI SAVUNMAYANIN HALKA YASLANMA HAKKI YOKTUR!..
Kılıcını çekti, halka dönüp dedi ki: “Bazılarınızın sesi çıkmıyor, bazılarının isteyerek ya da istemeyerek zarar verdiğini biliyorum.” Madem kılıcını çektin, “zarar verenlerin” kim olduklarını neden deşifre etmiyorsun, bir korkun mu var? “Benimle olduğunuzu artık hissetmek, sırtımı size yaslayacağımı bilmek istiyorum” da ne demek? O kadar aciz misin? Sürece “isteyerek” (veya istemeyerek) zarar verenlere “yaslanarak” nereye kadar gidebilirsin ki?.. Kendini 6’lı Masa’ya aday olarak dayatan biri, kesinlikle demokrat değildir!.. 6’lı Masa’dan biri çıkıp restini görürse, dünya bizim başımıza yıkılır… Bu kadarına da hakkın yoktur!… *** Tartışmayı buradan başlattım diye, kimse bana “daha iyi bir adayın varsa söyle” dayatmasını yapamaz. Buna rağmen, daha iyi bir adayım vardır. Örneğin: 6’lı Masa’nın karar vereceği…
-
VATAN HAİNİ!..
Tarih bilgisinden yoksun, “Emevi İslamı”nın etkisinden kurtulamamış ve bu yüzden de “halifeliği” kutsal ve İslami bir değer sanan ve bu anlayışın bir sonucu olarak Cumhuriyet’e düşman olan kesimler, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, İzmir’in kurtuluşunun 100. yılı kutlamalarında söylediği sözler üzerine, kızılca kıyameti koparttılar. Haklı mıydılar? Bakalım: Bu kesimin oyunu çantada keklik sayan AKP, fırsatı iyi değerlendirdi. Koca Cumhurbaşkanı,bir şehrin belediye reisini hedef tahtasına yerleştirip, açtı ağzını yumdu gözünü. “La havle” çekmenin tam zamanıdır. Erdoğan’ı rahatsız eden, Nutuk’un sonundaki “Gençliğe Hitabe”de yer alan “gaflet, dalalet ve ihanet” sözcükleri olabilir mi? “100 yıl önceydi bu toprakları yönetenler gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeydi” dedi Tunç Soner. (1) Kastettiği kişi son…
-
HDP’YE EN AZ İKİ BAKANLIK!..
AKP’nin “çözüm süreci” de dediği “Kürt açılım” yanlış bir tercihti. Bu acı gerçek, bugün çok daha iyi anlaşılıyor. Terör örgütünü “dağdan indirmek” ve “ovada siyaset” yapmalarına olanak sağlamak; terör örgütünü zayıflatmak için bir “taktik” olarak denenebilir. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Daha ötesi kabul edilemez. Yaşamının en verimli yıllarını dağlarda, öğrenim olanaklarından yoksun bir şekilde “gerilla” olarak geçirenlerin; normal yaşama intibak etmeleri ve ovada siyaset yapmalarını beklemek aşırı iyimserliktir. Olanaksız gibi bir şeydir. Hayatın yalın gerçeği ne yazık ki böyledir. Bunu en iyi terör örgütlerini yönetenler ile militanları bilirler… *** Denendi, başarısızlıkla sonuçlandı ve bitti… Peki, süreç başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra, PKK ile ilişkileri sürdürmenin izahı olabilir mi? Osman Öcalan’ın TRT…
-
PLÂN: AKP’Yİ İKTİDARDAN DÜŞÜRÜP, AKP’LİLERİ İKTİDARA GETİRMEKTİR!..
Samsun’da KHK’lıların “tamamı” için söz verdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KHK ile görevlerinden alınan kamu görevlilerine ilişkin “KHK’lıların tamamını görevlerine iade edeceğiz” dedi. (1) Çorum’da, bir ayrım yaptı. “O Kanun Hükmünde Kararnameler ile görevden alınan, işine son verilen, ekmeği elinden alınan herkesi göreve iade edeceğim. Yeter ki teröre bulaşmasın” ifadelerini kullandı.(2) Eleştirilerin yoğunlaşması üzerine, TELE1’de katıldığı programda ise “Bunlarda akıl yok. Benim söylediğim ayrı, onlar olayı başka yere çekiyor” vurgusunu da yaparak: “Bir; KHK ile Barış Akademisyenleri atıldı. Evet, hepsini görevlerine geri getireceğiz. Bunlarla ilgili bir mahkumiyet yok ki. İki; KHK ile atılan bir kişi savcıya gitti, savcı dedi ki ‘Soruşturmaya gerek yoktur’. Ama başlatmıyorlar, biz başlatacağız. Sen adalet…
-
“KUTUPLAŞTIRMA” TUZAĞINA DÜŞMEYELİM!..
Şarkıcı Gülşen’in, gitaristine şaka yollu söylediği sözler midir “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” yoksa tutuklama kararını veren mahkemenin kararı mı? Bu yazıda bu sorunun cevabını arayacağız! Haksız ve yersiz tutuklama kararı, dünya basınında birinci sayfalardan yer aldı. Haber ve yorumlarda özetle; genel seçimlere aylar kala, Erdoğan’ın tabanını tahkim etmeye ihtiyacı olduğuna vurgu yapıldı. Kabul etmek gerekir, Türkiye’nin ne durumda olduğu dışarıdan daha iyi görünüyor… *** Gülşen’in, 4 ay önce kullandığı sözler, gitaristi ile arasında geçmiş. Konuşma kaydedildiğine göre, bunu duyan başkaları da vardır. Neresinden bakılırsa bakılsın, İmam-Hatiplilere yönelik kullanılan o sözler nedeniyle “aleniyet” gerçekleşmemiştir; dolaysıyla en fazla gitariste yapılmış bir “hakaret”ten söz edilebilir. Gitarist şikayetçi mi? Hayır. O halde konu…
-
“DEĞERLİ YALNIZLIK”TAN “NORMALLEŞME”YE!..
Türkiye ile İsrail’in karşılıklı elçi atamasından sonra, Erdoğan’ın Mısır ve Suriye ile temas araması son derece önemlidir. İbrahim Kalın’ın “değerli yalnızlık” (1) teoreminin daha fazla sürdürülemeyeceğinin anlaşılması çok iyi oldu. Bu kararı desteklemek gerekiyor. “Normal” olan, uluslararası ilişkilerin “karşılıklılık esası” üzerinden yürütülmesidir. “Normalleşme” arayışı, önceki ilişkilerin “anormal” olduğunu gösterir. İlişkilerin neden bu noktaya geldiğini bu aşamada tartışmanın çok da yararı yoktur. Bu ihtiyacın ortaya çıkmış olması “devletin hafızası”na müracaatı da gündeme getireceğinden önemlidir. Bundan böyle, umarız ki Dış İşleri Bakanlığı devrede olur ve meslek memurlarına iş düşer… Bu kadarı dahi “kazanım” olarak görülmelidir… *** Başta ABD ve AB olmak üzere “küresel güçlerin” çıkarcı politikalarının peşine takılmakla hiçbir şey kazanamayacağımız; aksine…
-
ÇELEBİ’YE YARGISIZ İNFAZ!..
1984 doğumlu CHP İzmir Milletvekili Teğmen Mehmet Ali Çelebi’ye karşı yapılan insafsız eleştirilerin yersiz ve haksız olduğunu ileri sürüyorum. Zira: Gayet iyi biliyoruz ki, Çelebi “Ergenekon” davaları kapsamında “Ergenekon örgütü adına Hizb-ut Tahrir örgütü içerisine sızarak faaliyetlerde bulunduğu” iddiasıyla FETÖ kontrolü altındaki yargı tarafından 18 Eylül 2008’de tutuklanmış sıradan bir teğmendir. “Neden onu seçtiler de bir başkasını değil?” sorusunun cevabı, son gelişmelere bakılarak tahmin edilebilir. Çelebi, 41 ay cezaevinde yattıktan sonra, 11 Mart 2011 tarihinde hakkındaki tüm suçlamalardan BERAAT etmiştir. Avukatlarının Cumhuriyet ilkelerine bağlılığı ve kamuoyunda yetkin hukukçular tarafından savunulmuş olması nedenleriyle önüne konulan “savunma çizgisi”nden hiç ayrılmadı ve tek kelime ile harika bir savunma yaparak; örnek alınacak bir duruş…