KONUK YAZARLAR

MİZAHIN KARŞI KONULAMAZ GÜCÜ!..

Nihayet, 3900 sayfa tutan iddianame ile 482 klasör tutan ekleri UYAP‘a yüklendi.

17 gün sonra düzenlenebilen “Tensip Zaptı”na göre davanın öngörülen sonuçlanma süresi 4 bin 600 gün.

Yıla çevirirsek 12,5 yıl kadar ediyor.

İlk duruşma 9 Mart 2025 günü Silivri’de yapılacak.

Süre gayet makul!..

☆☆☆

Dua etsinler ki, “Asmayalım da besleyelim mi?” diyenlerin iktidarı sona erdi.

Sanıklar, Silivri’de 12 yıl 6 ay “ekmek elden su gölden” yan gelip yatacaklar!..

En önemlisi:

Kanıt olarak “gizli tanıklar”ın kullanılacağı bu yargılamanın “adil” yapılacağına kimsenin kuşkusunun olamaması!…

Masumiyet karinesi”ne ise azami özen gösterileceğine şüphe yok!..

Her şey halkın gözleri önünde cereyan edecek…

☆☆☆

İlke TV yayınında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Gizli tanık ‘İLKE‘nin tüm ifadelerini geri çektiğini söyledi” (1)

Ve ekledi:

“Beyanımda ismi geçen kişilerin tutuklandığını öğrendim. Bu durumdan dolayı vicdanım rahat değil. Ben kimsenin hakkına girmek istemem, kimsenin benim yüzümden bir zarar görmesini istemem. Dürüst bir vatandaş ve Allah korkusu olan biri olarak işbu dilekçeyi vermem gerektiğini düşündüm… Ben yemin altında bir beyanda bulunmadığım gibi, anlattıklarım bizim sektörde kulaktan kulağa dolaşan konular hakkında duyduklarımı anlattım. Benim beyanlarım görgüye değil, duyuma dayalıdır. Söylediklerime dair doğrudan şahit olduğum bir olay yoktur.” (2)

Yanlış anlaşılmasın, iddianame çökme-mökme yok, koç gibi ayakta duruyor!..

☆☆☆

Öyle de:

İddianameye asıl düşürücü darbeyi İBB eski Sözcüsü Murat Ongun X hesabından vurdu:

Yani ortada ne MEŞE var ne İLKE. Ama bizi MEŞE tutuklattı. İddianamede ise İLKE var. Gerçekte ikisi de YOK! Amann bizimki de hikaye mi? ‘Türkiye hukuk devletidir” der, tıpış tıpış hücreme dönerim” (3) diyerek, son noktayı koydu…

İddianame yere düşer gibi yaptı ama hemen toparlandı, dim dik ayaktadır…

☆☆☆

Her zaman gücü karşısında şapka çıkarttığım mizahın önünde, bu defa saygı ile eğiliyor ve o keratayı yürekten kutluyorum.

Bir haftadan fazla sürede hazırladığım gül gibi makalemi (4) acımadan tarihin çöplüğüne attı.

Ben de emeğime yazık olmasın ve “hukukçular” okusun diye,çöpten alıp üç numaralı dipnota yerleştiriyorum…

Dipnotlar her ne kadar “imdat” diye bağırsalar, çatlayıp patlasalar da onların dipnotlarını da yerlerine koydum…

Av. Cemil Can

☆☆☆

DİPNOTLAR:

(1) https://youtu.be/OyP7vcflXQw?si=TIaeQP20DHApRPgz

(2) https://t24.com.tr/haber/ibb-sorusturmasinda-ifade-veren-isim-gizli-tanik-degilim-dedi-yeminli-ifade-vermdigini-reddetti,1283090

(3) https://x.com/Mrt_Ongun/status/1999890414451544424?s=20

(4) İŞTE O MAKAAAAAALE!..

GİZLİ TANIK”LAR SONSUZA KADAR GİZLENEBİLİRLER Mİ?!..

Ekrem İmamoğlu hakkında hazırlanan 3900 sayfalık İBB iddianamesi (15 gün içerisinde okunarak) kabul edildi.

Yargılanması İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılacak.

İmamoğlu’na 140’ı aşkın suçtan 2352 yıl hapis cezası verilmesi isteniyor.

Sanık avukatları iddianameyi gördüler fakat delillere henüz erişemediler.

İddianameden anlaşıldığına göre, deliller arasında 15 “gizli tanık” var.

Gizli tanık ifadelerinin (1) hangi somut olgu ve kanıtlarla desteklendiğini ancak yargılama sırasında öğrenebileceğiz.

Ceza muhakemesinde vicdani kanaatin oluşması, yalnızca tanık anlatımına değil, maddi delillerle desteklenmiş bir bütünlük içinde mümkün olabilir.

Gizli tanığın “beyanlarının doğruluğunu sınayacak objektif deliller” dosyaya kazandırılmadıkça, bu beyanlara hukuki değer atfedilemez…

☆☆☆

Gizli tanık anlatımı, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair tek ve belirleyici delil olarak kabul edilemez.

Nokta…

Yargılamanın “bağımsız ve tarafsız” bir mahkemede; “makul sürede” ve “adil” bir şekilde yapılıp yapılmadığını değerlendirebilmek için en önemli delil olarak dosyada yer alan “gizli tanık” kurumunun; ne olduğunu, ne olmadığını ve hangi durumlarda hükme esas alınacağını bilmek gerekiyor…

Ceza yargılamasında hüküm, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillere dayanmalıdır…

☆☆☆

Bu konuda yaptığım mütevazi çalışmayı, ilgilenenlerin bilgisine sunmayı yurttaşlık görevi içerisinde değerlendiriyorum:

Türk Ceza Hukukunda “Gizli Tanık” delili yenidir.

Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) “gizli tanık” kurumu 2006’da yasal dayanak kazanmış ve ilk kez 2008 yılında uygulanmasına başlanmıştır.

5271 sayılı CMK’nın 58. maddesi, 06.12.2006 tarihli 5560 sayılı Kanun ile değiştirilmiş ve tanığın kimliğinin gizlenmesine ilişkin hüküm bu maddeye eklenmiştir.

CMK m. 58/2’ye göre:

Tanığın kimliği, hayat, vücut bütünlüğü veya yakınlarının güvenliği tehlikeye düşecekse, kimliğinin gizlenmesine karar verilebilir.” (1)

Tehlike”ye özellikle işaret ediyorum…

☆☆☆

Gizli Tanık” özellikle terör, örgütlü suçlar (2) ve devlet güvenliğine karşı suçlarda kullanılmaya başlanmıştır.

İlk uygulamalar FETÖ‘nün Yargıya hakim olduğu yıllarda CMK 250. maddeyle görevli özel yetkili mahkemelerde görülmüştür.

Mevzuatımıza da, TSK mensuplarını yargılayıp mahkum etmek için FETÖ tarafından sokulmuştur.

Daha sonra, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 20/A maddesi (3) ile gizli tanığın terör davalarında kullanılmasına özel düzenleme getirilmiştir.

Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8. maddesine göre (4) gizli tanık beyanı tek başına hükme esas alınamaz.

Özellikle mahkumiyet kararı, ek başka delil olmadıkça, yalnızca gizli tanık beyanı esas alınarak verilemez. (5)

Dinlenen gizli tanığın birden fazla olmasının da önemi yoktur…

☆☆☆

Gizli tanık beyanı tek başına mahkûmiyet hükmü kurmaya yeterli olmadığı hususu, zamanla “hukuk ilkesi” haline gelmiştir.

Bu ilke, hem Yargıtay hem de AİHM içtihatlarında benimsenmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 17.03.2021 tarih ve E.2019/495 K.2021/116 sayılı kararında; Gizli tanık beyanı , diğer delillerle desteklenmediği sürece mahkûmiyet hükmüne esas alınamaz” (5) vurgusunu yaparak son noktayı koymuştur.

AİHM de, Doorson v. Netherlands (6) ve Van Mechelen v. Netherlands (7) kararlarında gizli tanığın kullanılabileceğini, ancak savunma hakkını aşırı biçimde kısıtlamaması gerektiğini belirtmiştir.

☆☆☆

Gizli Tanık” la ilgili olarak uygulamada bazı sorunlar yaşanmaktadır.

İlk akla gelen; kimlik gizliliği nedeniyle savunma tarafının çapraz sorgu hakkının kısıtlanmasıdır.

Belirtelim ki: Bazı davalarda gizli tanık beyanının tek veya belirleyici delil olarak kullanılması AİHM standartlarına aykırıdır.

Uygulama, Anayasa’nın 36. maddesi (-8-) ve AİHS m.6 kapsamında (9) sıkı sınırlamalara tabidir.

☆☆☆

İstanbul Başsavcılığı 19 Mart 2025’te yaptığı açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için “suç örgütü lideri” ifadesini kullandı.

İddia edilen yapının “çıkar amaçlı suç örgütü” olduğu belirtildi.(10)

Açıklamadan, soruşturmayı “Örgütlü Suçlar Bürosu”nun yürüttüğü anlalışmaktadır.

Başsavcılık, İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminden itibaren, yanında bulunan ve belediyelerde görev alan kişilerden oluşan bir yapılanmayı “örgüt” olarak nitelendirmiştir.

(Suçun vasıf ve mahiyeti tayin etme işi, yargılama sonunda mahkemece yapılması gerekirdi, savcılık sadece dellillerini ortaya koymakla yetinmeliydi.)

Şüpheli kişilerin, belediye ihalelerinde “usulsüzlük”, “rüşvet”, “dolandırıcılık”, “kamu kurumlarını zarara uğratma”, “suçtan elde edilen mal varlıklarını aklama” ve “kişisel verileri hukuka aykırı elde etme” gibi suçları işlediği öne sürülüyor.

Soruşturma kapsamında, çok sayıda kişi hakkında gözaltı, arama ve el koyma işlemi uygulandı.

Basına sızan haberlerden anlaşıldığına göre:

Başsavcılık, söz konusu 100 kişilik (bazı haberlere göre 402 şüpheli) bir grubu hedef göstermiş. Ayrıca, belediye iştirak ve şirketleri üzerinden kurulduğu iddia edilen bu örgütün, haksız kazanç sağlama, sahte fatura düzenleme, usulsüz ihaleler ve makam suistimali gibi eylemlerde bulunduğunu iddia edilmektedir.(11)

☆☆☆

Basına bu tür bilgileri kim/kimler sızdırabilirler?

İlk akla gelen iddianameyi hazırlayan savcılar veya iddianameye erişim yetkisi bulunan savcılık memurlarıdır.

Gerçek öyle midir, değil midir bilemeyiz elbette.

Ama bu bahis açılmışken, savcıların basınla olan ilişkilerinde uyulması gereken ilkeleri (12) hatırlatmakta fayda vardır…

☆☆☆

Hukuk sadece bugün ihtiyaç duyana değil, her zaman herkese lâzımdır.

Hava kadar, su kadar önemlidir…

Sık sık hatırlamak ve hatırlatmakta yarar vardır…

☆☆☆

Gelelim başlıktaki sorunun yanıtına ve bu faslı bitirelim:

Sizce gizli tanıkların kimliği mevzuatın öngürdüğü şekilde gizli tutulabilir mi?

Bunun bir garantisi var mıdır?

Fikrimce, Türkiye’de gizli tanıkların kimliklerinin gizli tutulmasının bir garantisi yoktur.

Gizli olması gereken “soruşturma safhası”nı bir şekilde basına sızdıranlar, gizli tanıkların da kimliğini sızdırabilirler?

Böylece daha büyük sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilirler.

Bu nedenle, gizli tanık kurumunu mevzuatımızdan çıkartmak en doğrusudur.

Tanıkları korumak” hukuk devletinin olmazsa olmaz gereğidir ve her hukuk devleti bunu yapabilecek yetenektedir…

Bitti…

DİPNOTUN DİPNOTLARI”:

(1) İddianemede “gizli tanık” ile bağlantılı kelimeler toplam 248 farklı noktada yer alıyorlar: Gizli tanıklarında beyanlarında sıkça kullanılan ifadeler; “duyduğum” (680 kez), “duydum” (546 kez), “duyum” (101 kez), “bildiğim kadarıyla” (508 kez), “düşünüyorum” (235 kez) ve “düşünmekteyim” (56 kez) şeklindeki dolaylı anlatımlara dayanmaktadır.

(2) CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK)

Tanığa ilk önce sorulacak hususlar ve tanığın korunması

Madde 58 – (1) Tanığa, ilk önce adı, soyadı, yaşı, işi ve yerleşim yeri, işyerinin veya geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları sorulur. Gerekirse tanıklığına ne dereceye kadar güvenilebileceği hakkında hâkimi aydınlatacak durumlara, özellikle şüpheli, sanık veya mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir. (2) Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir. (3) Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır. (4) Tanıklık görevinin yapılmasından sonra, kişinin kimliğinin saklı tutulması veya güvenliğinin sağlanması hususunda alınacak önlemler, ilgili kanunda düzenlenir. (5) İkinci, üçüncü ve dördüncü fıkra hükümleri, ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.

(3) TÜRK CEZA KANUNU

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

Madde 220– (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir. (2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır. (4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur. (5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır. (6) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.(Ek cümle: 11/4/2013-6459/11 md.) Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır. (7) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir. (8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

***

(“Örgütlü suçlar” bir suç örgütü tarafından işlenebilecek suçlardır. Türk Ceza Kanunu’nda örgüt” kavramı TCK m. 220’de düzenlenmiş ve bir yapının “suç örgütü” sayılabilmesi için bazı zorunlu unsurlar aranmıştır: 1.) Örgüt, en az 3 kişinin bir araya gelmesiyle oluşabilir. İki kişi örgüt sayılmaz; ancak iştirak ilişkisi (suça ortaklık) söz konusu olabilir. 2.) Örgütün varlık nedeni suç işlemek amacıyla bir araya gelmiş olmaktır.3.) Örgüt geçici değilsüreklilik taşıyan bir yapıda olmalıdır. Bir defaya mahsus suç işlemek için bir araya gelmek örgüt değildir. Yargıtay, sürekliliği “örgüt birlikteliğinin belli bir zaman devam etme niyeti” olarak tanımlar. 4.) Örgüt içinde ast–üst ilişkisigörev dağılımıkomuta ve itaat ilişkisi gibi hiyerarşik bir yapılanma bulunmalıdır. 5.) Örgütün amaçlanan suçları işlemeye elverişli araçlara, organizasyona veya planlama kabiliyetine sahip olması da gerekir.)

(4) TERÖRLE MÜCADELE KANUNU

Koruma tedbirleri

Madde 20 – (Değişik: 29/6/2006-5532/14 md.) Terörle mücadelede görev veren veya bu görevi ifa eden adlî, istihbarî, idarî ve askerî görevliler, kolluk görevlileri, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcıları, terör suçlularının muhafaza edildiği ceza ve tutukevlerinin savcıları ve müdürleri, Devlet Güvenlik Mahkemelerinde görev yapmış hâkim ve savcılar, Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesiyle yetkili kılınmış ağır ceza mahkemelerinde görev yapan hâkim ve savcılar ile bu görevlerinden ayrılmış olanlar ve terör örgütlerinin açık hedefi haline gelen veya getirilenler ile suçların aydınlatılmasında yardımcı olanlar hakkında gerekli koruma tedbirleri Devlet tarafından alınır. Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesi uyarınca Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca görevlendirilecek ağır ceza mahkemeleri başkan ve üyeleri ile bu mahkemelerin görev alanına giren suçları soruşturmakla ve kovuşturmakla görevli Cumhuriyet savcılarının korunma ve güvenlik talepleri ilgili makam ve mercilerce öncelikle ve ivedilikle yerine getirilir. Koruma için ihtiyaç duyulan araç ve gereçler Adalet ve İçişleri bakanlıklarınca temin edilir. Bu koruma tedbirleri; talep halinde estetik cerrahi yoluyla fizyolojik görünümün değiştirilmesi dahil, nüfus kaydı, ehliyet, evlenme cüzdanı, diploma ve benzeri belgelerin değiştirilmesi, askerlik işleminin düzenlenmesi, menkul ve gayrimenkul mal varlıklarıyla ilgili hakları, sosyal güvenlik ve diğer hakların korunması gibi hususlarda düzenleme yapılır. (Değişik: 11/2/2014-6519/57 md.) Korumaya alınmış emekli personelden, meskende korunmaları mutlak surette zorunlu bulunanlar Cumhurbaşkanlığınca belirlenecek konutlardan yararlandırılır. Bu tedbirlerin uygulanmasında, İçişleri Bakanlığı ile ilgili diğer kurum ve kuruluşlar gerekli her türlü gizlilik kurallarına uymak zorundadırlar. Koruma tedbirleriyle ilgili esas ve usûller Cumhurbaşkanınca çıkarılacak bir yönetmelik ile belirlenir.(11) Yukarıda sayılanlardan kamu görevlileri, görevlerinden ayrılmış olsalar dahi terör suçluları tarafından kendilerine veya eş ve çocuklarının canına vuku bulan bir taarruzu savmak için silah kullanmaya yetkilidirler.

(5) TANIK KORUMA KANUNU

Haklarında koruma tedbiri kararı alınan tanıkların dinlenmelerinde uygulanacak usuller

MADDE 9 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre, haklarında tedbir kararı alınan tanıkların duruşmada dinlenmesi sırasında Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uygulanır. (2) Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmasına mahkemece karar verilmesi hâlinde, dinleme sırasında tanığın görüntü veya sesi değiştirilerek tanınması engellenebilir. (3) Tanığın, duruşma salonunda fiziksel görünümünü engelleyecek tarzda mahkemece tayin ve tespit edilecek bir usule göre, dinlenmesine de karar verilebilir. (4) Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olanlar bulunmadan tanığın dinlenmesi hâlinde, tanık tarafından verilen beyanlar, hâkim tarafından Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinde belirtilen sınırlamalara uymak koşuluyla, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olanlara açıklanır. (5) Tanığın üçüncü fıkra hükmüne göre dinlenmesi hâlinde, Ceza Muhakemesi Kanununun 201 inci maddesinin uygulanmasında, tanığa sorulacak soruların bu Kanun kapsamında tanık hakkında uygulanan tedbirlerle orantılı ve amaca uygun olması gerekir. Bu amaçla, hâkim, sorulan soruların tanığa sorulmamasına karar verebilir veya tanığı dinlerken dolaylı dahi olsa tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soruların sorulmasına izin vermez. (6) Bu madde hükümlerinin naip olunan hâkim veya istinabe suretiyle uygulanmasına görevli ve yetkili mahkemece karar verilebilir. (7) Bu madde hükmüne göre alınan tanık ifadeleri, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre duruşma sırasında hazır bulunanlar huzurunda verilmiş ifade hükmündedir. (8) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine göre, hakkında tedbir uygulanan tanığın beyanı tek başına hükme esas teşkil etmez. (9) Haklarında tedbir kararı alınan tanıkların, keşifte dinlenmeleri sırasında da bu madde hükümleri uygulanır. (10) Bu madde hükümleri, savunma hakkını kısıtlayacak şekilde uygulanamaz.

(6) https://www.lexpera.com.tr/ictihat/yargitay/ceza-genel-kurulu-e-2019-495-k-2021-116-t-17-3-2021?utm_source=chatgpt.com

(7) https://insanhaklari.gen.tr/Metin.aspx?id=11070&d=1

(-8-) https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/213671

(9) ANAYASA

A. Hak arama hürriyeti

Madde 36 – Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.

https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.2709.pdf

(10) AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ (AİHS)

Adil Yargılanma Hakkı

Madde 6- (1). Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.

(2). Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.

(3). Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;

b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;

c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;

e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.

https://europeancourt.org/tr/belgeler/avrupa-konseyi/avrupa-insan-haklari-s%C3%B6zle%C5%9Fmesi/#madde-6

(11) https://www.birgun.net/haber/istanbul-cumhuriyet-bassavciligi-ndan-aciklama-ekrem-imamoglu-icin-suc-orgutu-lideri-dendi-608459

(12) https://ajansbizim.com.tr/iddianame-tamamlandi-1111250935.html?utm_source=chatgpt.com

(13) Türkiye’de Savcıların Basınla ilişkilerinde Uyulması Gereken İlkeler

Bu özet, Anayasa, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), ilgili yönetmelikler ve AİHM içtihatlarına göre savcıların soruşturma aşamasında basınla ilişkilerinde uyması gereken temel hukuki ilkeleri açıklamaktadır.

1.) Masumiyet Karinesi (Anayasa m.38, AİHS m.6/2):

Savcı veya herhangi bir kamu yetkilisi, soruşturma aşamasında kişi hakkında suçlu olduğu izlenimini yaratacak açıklamalarda bulunamaz. Her birey, suçu yargı kararıyla sabit oluncaya kadar masum sayılır.

2.) Savcının Tarafsızlık Yükümlülüğü (CMK m.160):

Cumhuriyet savcısı, yalnızca kamu davası açmak için gerekli delilleri toplar. Basın önünde kanaat bildirmesi, tarafsızlık ilkesine ve yargı bağımsızlığına aykırıdır.

3.) Basın Açıklamaları Yönetmeliği (2006):

Soruşturma sürecine ilişkin açıklamalar yalnızca Cumhuriyet Başsavcılığı Bakanlık Basın Bürosu aracılığı veya Adalet Bakanlığı aracılığıyla yapılabilir. Açıklamalar kamuoyunu bilgilendirme amacıyla sınırlı olmalı, suç isnadı veya yorum içermemelidir.

4.) Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi (AİHM) :

İçtihatlar AİHM, Allenet de Ribemont / Fransa (1995) ve Butkevi ius / Litvanya (2002) gibi kararlarında, yetkililerin yargılama öncesi yaptığı suçlayıcı açıklamaların masumiyet karinesini ihlal ettiğine hükmetmiştir. Kamu görevlileri yalnızca sürecin varlığı hakkında bilgi verebilir, suçluluk imasında bulunamazlar.

5.) Yargıtay içtihatları:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2019/7-254 E., 2021/180 K. sayılı kararında; savcıların soruşturma aşamasında basınla paylaşım yapmasının hukuken sakıncalı olduğu ve tarafsızlık yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiği belirtilmiştir.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir