KONUK YAZARLAR

“KURULTAY DAVASI” VE PİŞMİŞ TAVUĞUN BAŞINA GELECEKLER!..

 

Herkes CHP “Kurultay Davası”nın 15 Eylül Pazartesi günü yapılacak olan duruşmasında verilecek olan kararı merakla bekliyor.

Ezici çoğunluk davanın “hukuki” olmaktan çok “siyasi” olduğu konusunda hemfikirdir.

Siyasi davaların nasıl sonuçlanacağı hakkında hukuki yorumlar pek işe yaramazlar.

Siyasi irade, işine geldiği şekilde karar üretilmesi için ağırlığını koyar.

Bağımsız ve tarafsız olamayan hakimler, hatalı kararlar vererek adalet duygusunu zedelerler…

Adaletle uğraşılınca devletin temelleri sarsılır…

***

Siyasi iktidarın “siyasi çıkarları” bu davanın bir an evvel sonuçlandırılmasında değil, tam aksine zamana yayılıp uzatılabildiği kadar uzatılmasındadır.

Çünkü amaçlanan; birinci parti durumuna gelen ve ciddi iktidar alternatifi olduğu anlaşılan CHP’de Gürsel Tekin ve eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile açılan çatlağın daha da büyütülmesidir…

Koltuk hırsı insana neler yaptırıyor!..

***

Dolayısıyla Pazartesi günü yapılacak olan duruşmadan sonuç beklenemez.

Ama bir ara kararla, mevcut yönetimin görevinden uzaklaştırılıp, yerlerine “kayyum” atanması söz konusu olabilir.

Böyle bir karar, yarılmayı derinleştirir, amaca daha çok hizmet eder…

***

Kayyum olarak Kılıçdaroğlu biçilmiş kaftan gibidir.

CHP içerisindeki kavganın tarafı olmaktan başka, kurultayda aldığı ve “arkadan hançerlenme” olarak algıladığı yenilginin rövanşını alarak egosunu tatmin etmek için sütre arkasında beklemektedir.

Kılıçdaroğlu, kendi elleriyle seçtiği ve kendisini arkadan hançerlediklerine inandığı siyasetçilerle bu şekilde hesaplaşma gününü sabırsızlıkla beklemektedir.

23 yıldır halkın sırtına saplanmış ve her geçen gün biraz daha derine inen AKP hançeri umurunda değildir!..

CHP’nin parçalanması da umurunda değildir.

İktidar tarafından körüklenen bu kavganın sonuç itibariyle AKP’nin işine yarayacak olması ile de ilgilenmiyor.

Hepsinen önemlisi 23 yıldır halkı canından bezdiren AKP iktidarının sürdürecek olmasından da rahatsızlık duymuyor.

Erdoğan’ın tarif ettiği “CHPiçerisindeki meydan muharebesi” için tüm hazırlıklarını tamamlamış ve mevzisine girip beklemektedir…

Suskunluğu bundandır!..

***

Bu yalın gerçeğe rağmen, yine de hukuki bir yorum yapmak gerekir diye düşünüyorum.

Kurultayın iptali için ileri sürülen hususlar nelerdi, gelin hafızamızı tazeleyelim.

4-5 Kasım 2023’te yapılan 28. Olağan Kurultay’ın; usulsüzlükler içerdiği ve bu nedenle şaibeli olduğu; oy kulanmada delegelere menfaat sağlandığı; seçime hile karıştırıldığı ve delegelerin iradesinin sakatlandığı ileri sürülmektedir.

Bu iddiaları doğrulayaca kanıtlar toplandıysa, mahkemenin sadece seçimlerin iptaline karar vermesi gerekir.

Zira seçimlerden önceki işlemlerin hukuka aykırılı oldukları hususunda bir iddiada bulunulmamıştır.

Bu durumda şartları oluşmuşsa seçimlerin yenilenmesine karar verilebilir.

Hakkaniyet bunu gerektirir.

Hal böyle olunca, divan başkanlığına “oy birliği” ile seçilen Ekrem İmamoğlu’nun da derhal tahliye edilmesi ve Çankaya İlçe Seçim Kurulu gözetiminde divanı yönetme görevine başlatılması gerekecektir…

***

Mahkemenin yeni bir çağrı heyetine (kayyuma) görev vererek, kurultayı yenilemesi istenebilir mi?

Bence buna gerek yoktur, lakin istenecek gibi de gözükmektedir.

Bu durumda nelerin yaşacağını yaşayarak göreceğiz zaten.

Mahkemenin “kurultay delegelerinin iradesinin sakatlandığı” şeklinde yapacağı tespit kesinle hatalı olacaktır.

Çünkü 6 Nisan 2025 tarihinde toplanan ve 1323 delegenin katılımıyla gerçekleştirilen 21. Olağanüstü Kurultay’da Genel Başkan Özgür Özel, kullanılan 1276 oyun 1171’ini alarak güven tazelemiştir.

Delegenin gerçek iradesini ne yönde tecelli ettiği ortaya konulmuştur..

O bakımdan kurultay delegelerinin iradesinin sakatlandığı ve bu sakat irade ile seçimlerin üzerine gölge düştüğü iddiası hukuki dayanaktan yoksundur…

***

Davaya bakmakta olan mahkeme, eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na yeniden görev (mazbata) verebilir mi?

Böyle bir karar verilmesi halinde Çankaya İlçe Seçim Kurulunun görev alanına tecavüz edilmiş olur ki, bunun idare hukukundaki adı “görev gasbı”dır.

Mahkeme, CHP’lilerin iradesi hilafına ve onların yerine geçerek, genel başkanlık görevi divanın oluşması ile sona eren Kemal Kılıçdaroğlu’nu kayyum olarak görevlendirebilir ama genel başkanlık görevine getiremez…

Aksi yönde bir karar verilirse, bu durum yargının doğrudan siyasete müdahale ettiği ve kurultay delegelerinin iradesi yerine, kendi iradesini ikame ettiği anlamına gelecektir…

O zaman da Ziya Paşa’nın “Kadı ola davacı vü muhzır dahi şahid

Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet” Terkibi Bendini (*) okumaya başlayacağz…

Av. Cemil Can

(*)

Kadı ola davacı vü muhzır dahi şahid

Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet

Ekser kişinin süretine sireti uymaz

Yarab bu ne hikmettir İlahi bu ne halet

—–

“Hakim davacı, mübaşir de şahit olunca

O mahkemenin hükmüne adalet mi derler?

Ekseri insanların içi dışına uymaz,

Tanrım bu ne hikmettir, bu nasıl durumdur.”

https://acikerisim.uludag.edu.tr/server/api/core/bitstreams/b393770f-e95e-49f7-b34f-cd711e4b29ab/content

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir