İNADIM İNAT!..
Emre Kongar hocanın:
“Azgelişmişlik ile ahlaksızlık, arazi yağmasında ve inşaat sektöründe buluşur” tespitine yürekten katılıyorum.(1)
Arap televizyon kanallarında; Kanal İstanbul’un çevresindeki arazilerin pazarlanmasına ise hayıflanıyorum. (2)
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının, böyle bir reklâm filminde rol almasını kınamak için hangi sözcükleri kullansam acaba?
Suç teşkil etmeyecek uygun bir sözcük bulamadığım için, kınama kararımdan vazgeçip, Kanal İstanbul’u destekliyorum!..
☆ ☆ ☆
Cumartesi sabahı, daha kargalar mok yemeden İstanbul Emniyet Müdürlüğü, polisleri yataklarından kaldırıp yollara neden döküyor?
Bu gösteriler Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmıyor.
Öğrendik ki 50 kişiyi gözaltına almışlar. (3)
Gözaltına alınanların arasında; İBB Medya A.Ş. Başkanı Murat Ongun’un eşi Gözdem (4) ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nun ağabeyi de var.
“Ne alâka!” demeyin, var bir sebebi elbette…
Böyle zamanlarda “Neler oluyor?” sorusunun en doğru yanıtı, yandaş kanallardan alınabilir.
Ekranın alt taraftaki banttan, ha bire bu konudaki haberler akar durur:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik “ikinci dalga operasyonu” başlamış…
Devletin bir resmi kurumu, bir başka resmi kurumuna karşı harekete geçmiş!
Gören duyan da sanır ki, uyuşturucu mafyasına veya bir terör örgütüne operasyon yapılıyor…
☆ ☆ ☆
Meğer, İSKİ Genel Müdürlüğü, “Kanal İstanbul”un İstanbul güzergahındaki Sazlıdere Barajı havzasında yapılan TOKİ inşaatlarının kaldırılması için tebligat göndermiş.
Siz kim oluyorsunuz da TOKİ‘ye tebligat gönderiyorsunuz!
Aynı gün, İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa ile iki üst düzey yönetici göz altına alındılar…
Hazır gözaltılar başlamışken, İBB’yi iş yapamaz hale getirecek şekilde üst düzey yöneticilerin tamamına yakınını topladılar.
Aralarında işgalci 2 bin 58 kaçak yapıyı yıkan İBB İmar Müdürü Ramazan Gültekin de var.
Türkiye, Ramazan Gültekin’i Üsküdar sahilindeki kaçak kafelerin sahipleri tarafından dövüldükten sonra tanıdı.(5)
O esaslı kötek üzerinden iki ramazan geçmesine rağmen, anlaşılıyor ki bizim Ramazan hâlâ akıllanmadı!..
☆ ☆ ☆
Bir taraftan Reis’in “çılgın proje” olarak tanıttığı “Kanal İstanbul” ile ilgili dava süreci devam ederken, İstanbul’un önemli su havzalarından olan Sazlıdere Barajı bölgesindeki TOKİ konutları da yükselmeye devam etti.
Çünkü, Reis’e bağlı “uzmanlar” bu proje için olumlu Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu vermişlerdi.
Ocak 2020’de onaylanan bu raporun, bağımsız sivil toplum kuruluşları tarafından “bilimsel yeterliliğe sahip olmadığı” etraflı ve gerekçeli bir şekilde açıklanarak, ilgililer ve kamuoyu ile paylaşılmıştı…(6)
Haddini bilmez İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise, 17 farklı uzmanlık alanında 29 bilim insanının hazırladığı, yeni bir ÇED raporunu niteliğinde olan (Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Derin Orhan ve Prof. Dr. Seval Sözen tarafından yayına hazırlanan)“Kanal İstanbul-Çok Disiplinli Bilimsel Değerlendirme” adlı kitabı, İBB Kültür A.Ş. matbaasında yayımlayıp, kamuoyunun bilgisine sun. (7)
Siz kim oluyorsunuz, size ne!
Bu arada; Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Kanal İstanbul ile ilgili bilirkişi raporuna karşı görüşlerini kamuoyu ile paylaştı. (-8-)
Karşı görüş haaa!
Aynı şekilde Mimarlar Odası da Kanal İstanbul’dan neden vazgeçilmesi gerektiğini rapora bağlamaz mı?..(9)
Bak sen şu haddini bilmezliğe!..
Kıyamet alâmetleri midir ne!..
☆ ☆ ☆
Reis, bu tablo karşısında haklı olarak acayip kızdı.
Ve:
Kararını AKP İstanbul İl Kongresi’nde; Kayahan’ın “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısının hemen ardından “ana kademe”nin önünde:
“Onlara rağmen Kanal İstanbul’u yapacağız, inadına yapacağız” sözleri ile açıklayarak, tartışmalara son noktayı koydu… (10)
Bravo Reis, bundan böyle de beraber yürüyeceğiz bu yollarda!..
☆ ☆ ☆
Prof. Dr. Naci Görür’ü televizyon ekranlarından tanırsınız.
“Özellikle Küçük Çekmece ile Marmara Denizi arasında kalan alanın “sıvılaşma riski”nin fazla olduğu, olası bir depremde bu çökellerin sıvı gibi davranarak üzerindeki Kanal İstanbul ve ilgili yapılarda; çökme, oturma ve dönme gibi deformasyonlara neden olacağı, bölgede heyelan riskinin de bulunduğu, bu zonların deprem bile olmadan hareket halinde oldukları, beklenen deprem gerçekleştiğinde ana deprem zonu önce sahanlık içerisindeki fayları, onların da karadaki heyelan zonlarını tetikleyeceği, bu nedenlerle de Kanal İstanbul’un deprem riskini artıracağı” şeklindeki bilimsel görüşünü açıklamaz mı!
Bu açıklamanın “inat” karşısında bir kıymeti harbiyesinin olamayacağını herkes bilir.
TÜBA ve Bilimler Akademisi Üyesi Prof. Dr. Derin Orhon da:
İstanbul için hayati önemdeki; “Yapılan konutlar eğer Sazlıdere Barajı civarındaki su toplama havzasında ise barajı öldürür” şeklindeki uyarısı ile ana kademenin canını sıkmaz mı!.. (11)
☆ ☆ ☆
Bizim toplum, musibetlerden pek ders almaz ya ben yine de aklıma gelen bir olayı aktarmadan bir yere gitmeyeceğim:
26 Nisan 1986 gecesi saat 02.00’ye yaklaşırken, Çernobil Nükleer Santralı‘nda korkunç bir kaza gerçekleşmişti.
Sanki 190 tonluk uranyumun yüzde 30’u havaya salındı.
Bu miktar, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazlaydı.
Biz, radyasyon bulutlarının üzerimizde dolaştığını ancak 4 gün sonra öğrenebilmiştik.
O yıl Almanya’ya, ihraç ettiğimiz 62 ton çay geri yollandı.
Sayın yöneticilerimiz, halkı rahatlatıcı sözlerle durumu iyi idare ettiler.(12)
Radyasyonlu çayları afiyetle Türk halkına içirdiler…
☆ ☆ ☆
O zamanlar, şimdi adını hatırlamadığım Karadenizli bir hemşerim; Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in “Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz” şeklindeki sözlerine destek olsun diye (belki de nazire yapmıştı) mealen şöyle demişti:
“Biz Karadenizliyiz, lahana yeriz; bize radyasyon zarar veremez!”
“İbret alınmayan tarih tekerrür eder” derler de inanmazdım!
Aradan neredeyse 40 sene geçti; biz “ak günler”i beklerken, Ak Parti sayesinde yine geldik eski günlere…
Yıkılma riski bulunan binaları güçlendirme işini bıraktık, rant uğruna inadına en tehlikeli araziler üzerinde toplu konutlar inşa ediyoruz…
Yüce Tanrı’m sen akıl sağlığımızı koru!..
(Bu duayı Yöneticilerimiz için yapıyorum!..)
Av. Cemil Can
DİPNOTLAR:
(1) “Azgelişmişlik ile ahlaksızlık, arazi yağmasında ve inşaat sektöründe buluşur. Hırsız ve rüşvetçi politikacılar, hırsız ve rüşvetçi bürokratlar, hırsız ve rüşvetçi müteahhitler işbirliği yaparak hep birlikte, hem arazi talanı hem de kaçak ve çürük yapı inşaatı yapar, sonra da bunları, seçim zamanlarında ‘İmar Barışı’ adı altında meşrulaştırırlar.”
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/emre-kongar/deprem-oldurmez-yagma-oldurur-2332761
(2) https://youtu.be/xcfUAWm8kc4?si=YioIUiucn4p2454t
(4) Gözdem Ongun, Habertürk TV‘de sunduğu programlarla tanınıyor.
https://www.antalyahurses.com/murat-ongunun-esi-gozdem-ongun-kimdir-ne-is-yapiyor/528188
(-8-) https://icerik.jeofizik.org.tr/uploads/contents/2023-11-5-13-17-59-232548.pdf
(9) http://www.mo.org.tr/mimarlikDergisiDocs/pdf/MIMARLIK419.pdf
(10) https://youtu.be/0ASLbB0e5yA?si=GOp_SZHL4au-MMRh
(12) “6 Aralık 1986’da Cumhurbaşkanı Evren, ‘Bize radyasyondan madrasyondan bir şey olmaz’ dedi. Başbakan Özal, ‘Azıcık radyasyonlu çay sağlığa faydalı. Korkmadan içilebilir, radyasyonlu çay lezzetli oluyor’ esprisi yaptı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, kameralar önünde çay içti, demlenince çaydaki radyasyon oranının düştüğünü iddia etti.
‘https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/bize-radyasyondan-madrasyondan-bir-sey-olmaz-cernobil-eski-kabusumuz-yeni-tv-fenomenimiz-41232900