KONUK YAZARLAR

İTİBAR MI İKTİDAR MI ÖNEMLİ!..

Anayasa Mahkemesinin, Avukat Şerafettin Can Atalay davası ile ilgili olarak vermiş olduğu “hak ihlali” kararını, (1) İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi uygulamamıştı.(2)

Ülkemizin itibarına da bir zarar gelmemişti!

Atalay halen ceza evindedir.

Aynı mahkeme, şimdi de Şehir Plâncısı Tayfun Kahraman ile ilgili olarak verilen “hak ihlali” kararına uymayarak, yeniden yargılanma talebini reddetti…(3)

İtibarımıza yine bir halel gelmedi!

Kahraman, 2013’teki Gezi Parkı Olayları sürecinde yer aldığı gerekçesiyle yargılanmış ve hüküm giymişti.

Doğal olarak bu kararlar, herkesin aklına bu mahkeme hangi kurallara uyar, hangilerine uymaz sorusunu getiriyor.

Anayasamızın 5, 11 ve 153. maddelerinin (4) açık ve emredici hükümleri karşısında bir mahkemenin direnmesi, itibarımıza çok bir zarar vermezse de ülkede “hukuk güvenliği”(5) kalmadığı inancını pekiştirir…

☆☆☆

Anayasamızın bir diğer emredici hükmü de 90. maddedir. (6)

Bu madde hükmüne göre, özellikle insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmeler (örneğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi – AİHS) ile bir Türk kanunu arasında çelişki varsa, uluslararası sözleşme hükmü uygulanır.

Yani uluslararası sözleşmeler bizim kanunlarımızdan önce gelirler.

Bu madde, Türkiye’nin uluslararası insan hakları hukukuna uyum taahhüdünü (7) güvence altına alan en önemli anayasal düzenlemelerden biridir.

Türkiye, AİHM’in zorunlu yargı yetkisini kabul etmiştir.

AİHM kararları Türkiye için bağlayıcıdır (AİHS m. 46).

Demek ki:

Türk yargısı, yasama ve yürütme organları, insan haklarına ilişkin uluslararası belgelerde yer alan ilkeleri doğrudan uygulamakla sorumludur…

☆☆☆

Anayasa Mahkemesi kararında; Kahraman’ın eylemleri ile şiddet olayları arasında somut bir illiyet bağının kurulmadığını belirtmiştir.

Yani, hangi açıklama veya davranışının hangi şiddet olayına yol açtığı gerekçede yeterince açıklanmamıştır.

Ayrıca delil değerlendirmesinde önemli bir usulî sorun tespit edilmiştir.

Mahkumiyet kararında yer almayan dinleme kayıtlarının temyiz aşamasında kullanılması nedeniyle başvurucunun savunma yapma imkânından mahrum bırakıldığına işaret edilmiştir.

Bu durum “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkeleriyle uyumlu bulunmamıştır.

Mahkeme, bu bağlamda “hakkaniyete uygun yargılanma hakkı” kapsamında yer alan güvencelerin ihlâl edildiği sonucuna varmıştır. (8)

Devletin itibarını bir tarafa bırakınız; bu karar doğrultusunda, dosyanın yeniden incelenmesi ve gerekirse yeniden yargılama yapılması gerekir yönünde bir sorumluluk doğmuştur.(9)

☆☆☆

Tayfun Kahraman kararının gerekçesi, adil yargılanma hakkı kapsamında “hakkaniyete uygun yargılanma hakkı“nın ihlâl edildiği yönündedir.

Kararda, Kahraman’ın eylemleri ile şiddet olayları arasında somut bir illiyet bağı kurulamadığı vurgusu, keyfiliğe yapılmış bir atıftır.

Ayrıca, mahkûmiyet kararında yer alan delillerin yetersiz olduğu ve savunma hakkının ihlal edildiği hususu görmezden gelinemez.

Bunun anlamı yeterli delil olmadan insanların mahkum edilebileceğidir.

İtibar mı önemlidir özgürlük mü?

Bu tartışmaya girmeyeceğim…

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yeniden yargılama (10) yapmayı kabul etmemesi anlaşılır gibi değlidir...

☆☆☆

Üzülerek ifade ediyorum ki, AYM kararları gibi AİHM kararlarını da uygulamıyoruz.

Bu durum ülkemize birkaç yönden zarar vermektedir.

Bu Mahkeme, sözleşmeye taraf olan 46 Avrupa Konseyi üyesi devleti kapsar.

Türkiye sözleşmeye 1954’te taraf olmuştur.

AİHM’in temel görevi: Devletlerin, AİHS’te güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri ihlal edip etmediğini denetlemektir.

Kararları bağlayıcıdır.

Kararlarn uygulama ve denetimi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından izlenir.

İhlâl tespit edilirse, devlete tazminat ödeme veya yasal düzenleme yapma yükümlülüğü getirilebilir.

Türkiye, 1987’den itibaren bireysel başvuru hakkını tanımış, 1990’da Mahkeme’nin zorunlu yargı yetkisini kabul etmiştir.

Taahhüdünü yerine getirmeyen bir devletin itibarı, tasarruf edilmeyerek artırılabilir mi?

Türkiye hakkında AİHM’e çok sayıda başvuru yapılmıştır.

Konular genellikle; ifade özgürlüğü, adil yargılanma, mülkiyet hakkı ve uzun tutukluluk süreleri üzerinedir.

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) istatistiklerinde en çok ihlâl kararı verilen ülkeler arasında uzun yıllardır ilk sıralarda yer alıyor.

AİHM verilerine göre Türkiye hakkında verilen ihlâl kararları genellikle belirli maddelerde (11) yoğunlaşıyor…

☆☆☆

Türkiye, 1959–2024 arasında AİHM’den 3.700’den fazla ihlal kararı almıştır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymamak, taraf devletler için hem uluslararası hem de iç hukuk açısından ciddi sonuçlar doğurabilir.

Ancak bu yaptırımlar doğrudan cezai değil, siyasi, diplomatik ve hukukî niteliktedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesi uyarınca, “Taraf devletler, Mahkeme’nin kesinleşmiş kararlarına uymayı taahhüt ederler.”

Yani AİHM kararı, o davanın tarafı olan devlet için zorunludur.

Uygulama süreci, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından izlenir.(12)

Uluslararası arenada kaybedilen itibar.

Araç konvoyları ve şatafatlı gösteriler ile yerine getirilemez…

“Ahde vefa” gerekir…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR

(1) “Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkı ile Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ve Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE” karar verilmiştir.

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2023/99744

(2) https://www.bbc.com/turkce/articles/c0jyggnkve9o

(3) https://www.karar.com/guncel-haberler/son-dakika-yerel-mahkemeden-tayfun-kahramana-ret-2004608

(4) Devletin temel amaç ve görevleri

MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

XI. Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü

MADDE 11– Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.

Anayasa Mahkemesinin kararları

MADDE 153– Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.

Anayasa Mahkemesi bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.

Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukuki boşluğu dolduracak kanun (…) teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.

İptal kararları geriye yürümez.

Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.

(5) Hukuk güvenliği, bir kişinin veya toplumun hukuki durumunu öngörebilmesi, haklarının korunacağını ve hukuka uygun olarak işlem yapılacağını güvenle bilmesi anlamına gelir. Başka bir deyişle, insanlar ve kurumlar hukukun keyfi uygulanmayacağını ve değişmeyeceğini öngörebilmelidir. Hukuk güvenliğinin başlıca özellikleri şunlardır: Öngörülebilirlik, istikrar, adil yargılanma ve korumadır. Koruma; hakların keyfi olarak ihlal edilmemesi ve kanunların eşit şekilde uygulanması demektir.

(6) Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma

MADDE 90- …

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.

(7) Bu taahhüt, Türkiye’nin hem bireyin temel hak ve özgürlüklerini koruma hem de uluslararası yükümlülüklerine uygun davranma iradesini ifade eder.

Türkiye, çok sayıda insan hakları sözleşmesine taraftır. En önemlileri: 1954’te yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmeleri, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (CRC), İşkenceye Karşı Sözleşme (CAT) vb. dir. Anayasa Mahkemesi (AYM), Bireysel başvuru yolu sayesinde, AİHS ve benzeri uluslararası normları doğrudan uygular.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), insan hakları ihlallerine karşı bireylerin ve devletlerin başvuruda bulunabildiği uluslararası bir yargı organıdır. Merkezi Strazburg, Fransa’dadır ve Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak çalışır.

(8) https://blog.lexpera.com.tr/aymnin-tayfun-kahraman-kararinda-tespit-edilen-ihlalin-anlami-ve-sonuclari/

(9) https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2023/98215?utm_source=chatgpt.com

(10) https://bianet.org/haber/aymnin-tayfun-kahraman-kararinin-gerekcesi-eylemlerinin-siddet-olaylari-ile-illiyet-bagi-yok-312619

(11) Türkiye’nin En Çok İhlal Ettiği AİHS Maddeleri

1. Madde 6 – Adil yargılanma hakkı

(Herkes, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede makul sürede adil biçimde yargılanma hakkına sahiptir.)

İhlal örnekleri: Yargılamaların çok uzun sürmesi, mahkeme kararlarının geç veya hiç uygulanmaması, tarafsız yargı organına erişim zorluğu.

2. Madde 10 – İfade özgürlüğü

(Fikir açıklama, bilgi alma ve yayma özgürlüğü güvence altındadır.)

İhlal örnekleri: Gazetecilerin, yazarların veya sosyal medya kullanıcılarının cezalandırılması, yayın yasakları, kitap toplatma, internet erişim engelleri.

3. Madde 5 – Özgürlük ve güvenlik hakkı

(Kişi keyfî olarak tutuklanamaz veya özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.)

İhlal örnekleri: Uzun tutukluluk süreleri, tutuklamalarda yeterli gerekçe gösterilmemesi, gözaltında avukata erişim hakkının engellenmesi.

4. Madde 1 Protokol No.1 – Mülkiyet hakkı

(Herkes mal ve mülkünden barışçıl biçimde yararlanma hakkına sahiptir.)

İhlal örnekleri: Kamulaştırma bedellerinin geç veya eksik ödenmesi, tapu iptali veya kamulaştırmasız el koyma durumları.

5. Madde 3 – İşkence yasağı

(Kimseye işkence veya insanlık dışı, onur kırıcı muamele yapılamaz.)

İhlal örnekleri: Gözaltında kötü muamele iddiaları, cezaevi koşullarının insan onuruna aykırı olması, etkili soruşturma yapılmaması.)

6. Madde 11 – Toplantı ve örgütlenme özgürlüğü

İhlal örnekleri: Barışçıl gösterilerin yasaklanması veya dağıtılması, dernek ve sendika faaliyetlerine müdahale edilmesi

7. Madde 2 – Yaşam hakkı

İhlal örnekleri:Güvenlik operasyonlarında orantısız güç kullanımı, etkili soruşturma yapılmadan dosyaların kapatılmasıdır.

(12) AİHM Kararlarını uygulamamanın sonuçları şunlardır:

a. Siyasi ve diplomatik baskı

Avrupa Konseyi üyeleri, ihlali sürdüren devlete karşı siyasi baskı uygular.

Parlamenter Meclis, ilgili ülkeyi “izleme sürecine” alabilir veya kınama kararı çıkarabilir.

b. Yeniden dava açılması (46/4. madde uyarınca)

Devlet karara kasıtlı olarak uymuyorsa, Bakanlar Komitesi olayı tekrar AİHM’e götürebilir.

Mahkeme, devletin Sözleşme yükümlülüğünü ihlâl ettiğine hükmederse bu, resmî olarak “karara uymama” tespiti olur.

Bu mekanizma 2010’da Azerbaycan–İlgar Mammadov davasında ilk kez kullanılmıştır.

c. Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması veya çıkarılma

Avrupa Konseyi Statüsü’nün 8. maddesi uyarınca, yükümlülüklerini sürekli ihlal eden bir devletin: Oy hakkı askıya alınabilir, hatta Konsey’den çıkarılabilir.

En ağır yaptırım budur.

Maddi sonuçlar ise şunlardır: Devlet, karara uymadığı takdirde tazminat ödemek zorundadır. Tazminatlar genellikle Avrupa Konseyi bütçesine değil, doğrudan başvurucuya ödenir.

Ayrıca yeni benzer davalar açıldıkça, ülkenin hem mali yükü hem de itibar kaybı artar.

Kararlara uymamak, ülkenin hukuk devleti ve insan haklarına saygı konusundaki sicilini zedeler. Bu durum Avrupa Birliği ilişkilerini, yatırım güvenini ve uluslararası yargı işbirliğini olumsuz etkileyebilir.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir