KONUK YAZARLAR

“GAZZE YOLCUSU KALMASIN!..”

Doğrudan konuya giriyorum:

İsrail’in Türk ekonomisi üzerindeki etkisini 200 TL’lik banknotun hüzünlü öyküsü ile anlatmaya çalışacağım.

Önce bazı hatırlatmalar yapmam gerekiyor:

Yom Kippur (Arap-İsrail) Savaşı (1) sırasında, yani 1973 yılının Ekim ayında ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin İsrail’e destek verdiğini, buna tepki olarak Arap Petrol İhraç Eden Ülkeler (OAPEC) ‘in İsrail’i destekleyen ülkelere “petrol ambargosu” uyguladığını aklınızın bir köşesinde tutun.

O günün piyasa koşullarında Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) petrolün varil fiyatını 4 katına (3 dolardan 12 dolara) çıkarttığını da unutmayınız…

(Bugün Brent petrolün varil fiyatı 61.29 dolardır.)

Batı ülkelerinde enerji kıtlığı bu fiyat atışı ile başladı.

Ekonomistler bu duruma “Birinci Petrol Krizi” adını verdiler.

Türkiye gibi petrol ithalatçısı ülkelerde de enerji maliyetleri bayağı arttı…

☆☆☆

Şimdi biraz daha gerilere gidelim:

1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla birlikte Arap ülkeleri İsrail’i tanımadı ve hemen savaş başlattılar.

Savaşı başlatan Arap ülkeleridir.

6 gün süren bu savaşta (2) İsrail; Mısır’dan Sina Yarımadası ile Gazze Şeridi’ni; Suriye’den Golan Tepelerini, Ürdün’den de Doğu Kudüs ile Batı Şeria’yı almıştır.

1949’da savaş sona erdi ama sınırlar kesinleşmedi.

1956’da Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi bölgedeki gerginliği daha da artırdı.

1967’ye gelindiğinde taraflar “sürekli düşmanlık” halindeydiler.

Filistin Sorunu da başlamış oldu…

☆☆☆

1979’a gelindiğinde İran Devrimi sırasında İran’daki petrol üretimi durma noktasına gelmişti.

Ardından (1980) Orta Doğu’nun en uzun süren ve yıkıcı İran-Irak Savaşı (3) başladı.

Savaş nedeniyle bölgedeki arz kesintiye uğradı ve iyice derinleşti.

Doğal olarak küresel petrol arzı da ciddi biçimde azaldı…

Petrol fiyatları 40 dolara kadar yükseldi.

Dünya genelinde yeni bir enflasyon dalgası başladı.

Ekonmistler bu durumu da “İkinci Petrol Krizi” olarak adlandırdılar…

Türkiye’de ise zaten süregelen ekonomik istikrarsızlık iyice derinleşti; döviz kıtlığı, enerji kesintileri ve enflasyon patladı.

Bu kriz, 24 Ocak 1980 İstikrar Kararları’na (4) ve dolaylı olarak 12 Eylül Darbesi’nin ekonomik zeminine katkıda bulundu…

☆☆☆

Türkiye’de enflasyonun artmasının nedenleri, hem 1970’lerin ekonomik mirasına hem de 1980 sonrası uygulanan politikaların yan etkilerine dayanır.

1970’lerin sonlarında Türkiye ekonomisi yüksek dış borç, döviz darboğazı ve kamu açıklarıyla karşı karşıyaydı.

Petrol fiyatlarının 1973 ve 1979’daki şok artışları (Petrol Krizleri) ithalatı çok pahalı hale getirdi. Devletin sübvansiyonlar (5) ve fiyat kontrolleriyle piyasaya müdahalesi, arz-talep dengesini bozdu.

Bu dönemde bütçe açıkları Merkez Bankası kaynaklarıyla (para basılarak) finanse edildi.

Türkiye’deki enflasyonun temel kaynağı bu durumdur…

☆☆☆

Büyük umutlarla AKP iktidara geldikten sonra, 1980’lerden itibaren artan enflasyon nedeniyle çok sıfırlı olan Türk Lirası’nın değer kaybını telafi etmek ve para birimini sadeleştirme (6) ihtiyacı ortaya çıktı.

1 Ocak 2005 tarihinde 1.000.000.-TL = 1 YTL oldu.

200 TL’lik banknot, 1 Ocak 2009 tarihinde tedavüldeki Türk Lirası banknotlar serisinin (7) bir parçası olarak piyasaya sürülmüştür.

Üzerinde Yunus Emre’nin portresi ola bu banknot, o dönemde Yeni Türk Lirası (YTL) ifadesinin kaldırılmasından sonra çıkan ilk seride yer aldı…

Daha sonra tekrar TL’ye dönüldü.

En yüksek değerli banknotumuz olarak 200 TL halen tedavüldedir…

☆☆☆

1970 Askeri Darbesi’nden sonra gelen iktidarların (8) hiçbiri yapısal reformları tamamlayamadı…

23 yıllık AKP iktidarında da paramız pul olmaya devam ediyor…

200 TL’lik banknot aslında Türkiye’nin röntgen filmidir!

Piyasa sürüldüğü 2009 yılında 200 lira ile 5 gram altın alınabiliyordu.

Aradan 16 yıl geçtikten sonra, 1 gram altın alabilmek için 29 adet , 5 gram altın alabilmek için 145 adet 200 TL’lik banknota ihtiyaç vardır. (9)

Demek ki, 16 yıl önce 1 adet 200 TL ile yapabildiğimiz alışverişi bugün 145 adet 200 TL ile yapabileceğiz.

Yüzde ile ifade etmek istersek; yüzde 14 bin 500 fakirleştik demek mümkündür.

TL’nin itibarı yerlerde de şükür Devletin itibarı (10) yerindedir!

Bu noktada: “AKP ile Türkiye uçtu” diyenler yerden göğe kadar haklıdırlar!

“Yeni Türkiye sayemizde uçuyor” diyorlar, gerçekten de uçtuk!..

Rotayı Gazze’ye çevirmişiz, u-çu-yo-ruuuuuuuuz!…

Hadi Reis, bizi de Gazze’ye götür!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) Yom Kippur (Kefaret Günü) bu gün Yahudiler için en kutsal gündür. Yom Kippur Savaşı (Arap–İsrail Savaşı), 6 Ekim 1973’te Mısır ve Suriye’nin öncülüğünde İsrail’e karşı başlatılmış bir savaştır. Bu savaşın temel nedeni, 1967 Altı Gün Savaşı’nda Arap ülkelerinin İsrail’e kaybettikleri toprakları geri almak istemeleriydi.

(2) 1967 Altı Gün Savaşı’nın Sonuçları: İsrail, 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda Arap ülkelerine karşı büyük bir zafer kazanmıştı. Bu savaşta İsrail: Mısır’dan: Sina Yarımadası ve Gazze Şeridi’ni, Suriye’den: Golan Tepeleri’ni, Ürdün’den: Doğu Kudüs ve Batı Şeria’yı almıştı. Arap dünyasında bu yenilgi büyük bir utanç ve intikam arzusu doğurdu.

(3) İran-Irak Savaşı’nın nedenlerini bilmeden Orta Doğu’yu anlamak çok mümkün değildir. 1975’te İran Şahı ile Saddam Hüseyin arasında imzalanan Cezayir Antlaşması ile Şattülarap sınırını belirlemişti. Ancak Saddam, İran’daki 1979 İslam Devrimi sonrasında bu anlaşmayı tek taraflı olarak geçersiz ilan etti. Irak, bu bölgeyi tamamen kontrol altına almak istiyordu. Gerçekten de 1979’da Humeyni liderliğinde gerçekleşen İran İslam Devrimi, bölgedeki monarşileri ve laik yönetimleri endişelendirdi. Saddam Hüseyin, Humeyni’nin “devrimi ihraç etme” çağrılarının Irak’taki Şii nüfusu kışkırtacağından korktu. Bu nedenle İran’daki devrimi durdurmak için saldırının “önleyici” olacağını düşünüyordu. Ayrıca her iki ülke de büyük petrol üreticisiydi; Basra Körfezi üzerindeki petrol ihracat yolları stratejik önem taşıyordu. Saddam Hüseyin, İran devriminden doğan karışıklıktan yararlanarak bölgenin lider gücü olmayı hedefliyordu. Bu düşüncelerle 22 Eylül 1980’te Irak ordusu İran topraklarına girdi ve savaş başladı. 1988’de BM’nin 598 sayılı kararıyla ateşkes sağlandı. Savışın kazananı olmadı, ama: Yaklaşık 1 milyon insan öldü, iki tarafın ekonomileri çöktü. Irak, savaş sonrası ağır borç altına girdi bu da 1990 Kuveyt işgaline ve Birinci Körfez Savaşı’na giden yolu açtı…

(4) 1980’de alınan 24 Ocak İstikrar Kararları ile Türkiye ekonomisi serbest piyasa yönelimli hale getirilmeye başlandı. Ama bu geçiş, kısa vadede fiyat serbestisi ve kamu sübvansiyonlarının kaldırılması nedeniyle fiyatlarda ani artışlara yol açtı. Döviz kurlarının serbest bırakılması, ithal malların fiyatlarını fırlattı. Bu politika, uzun vadede ihracatı artırmayı hedefliyordu ama kısa vadede enflasyonu hızlandırdı. 1980’ler boyunca kamu harcamaları yüksek seyretti; bütçe açıkları çoğu kez Merkez Bankası’ndan borçlanarak kapatıldı. Bu, para arzını artırdı, parasal enflasyonu körükledi. 1980’lerde Türkiye’de enflasyonun azmasının temel nedenleri: Devletin para basarak açık finanse etmesi, serbestleşme politikalarının kısa vadeli şok etkileri, dış borç ve döviz kurlarındaki dengesizlik ve enerji ve ithalat maliyetlerinin artması olarak sayılabilir.

(5) Sübvansiyon, devletin belirli mal, hizmet veya sektörleri desteklemek amacıyla yaptığı mali yardımlara verilen isimdir. Kısaca, devlet desteği ya da karşılıksız teşvik anlamına gelir.

(6) 2004 yılında kabul edilen 5083 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun” ile paralardan 6 sıfır atıldı ve yeni para biriminin adına Yeni Türk Lirası (YTL) olarak değiştirildi.

(7) E9 Emisyon Grubu’nda yer aldı. 200 TL’lik kupür, o zamana kadar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından basılan en yüksek değerli banknot olma özelliğini taşımaktadır…

(8) 1970’den sonra Türkiye’deki İktidar Partileri ve Hükûmetler:

1970 Süleyman Demirel- Adalet Partisi (AP),

1971-1972 Nihat Erim- CHP destekli tarafsız,

1972-1973 Ferit Melen- CGP, AP destekli tarafsız,

1973-1974 Naim Talu-tarafsız,

1974 Bülent Ecevit-CHP-MSP koalisyonu,

1975-1977 Süleyman Demirel- 1. Milliyetçi Cephe (AP+MSP+MHP+CGP),

1977 Bülent Ecevit- CHP azınlık hükümet,

1977-1978 Süleyman Demirel- 2. Milliyetçi Cephe (AP+MHP+MSP),

1978-1979 Bülent Ecevit- CHP azınlık hükümeti,

1979-1980 Süleyman Demirel- AP azınlık hükümeti,

1980-1983 Askeri darbe-Genelkurmay Başkanlığı yönetimi,

1983–1989: ANAP tek başına iktidar,

1991–2002: Koalisyonlar dönemi (DYP, RP, DSP, ANAP),

2002 sonrası: AK Parti kesintisiz iktidar.

(9) 1 gram altın 5.727 TL’dir. 5.727:200= 28.635 adet (29 adet) 200 TL’lik banknot eder.

https://bigpara.hurriyet.com.tr/altin/gram-altin-fiyati/

(10) Bankalararası Kart Merkezi’nde (BKM) yapılan ihalelerde 100 milyon lirayı aşan yolsuzluk tespit edildi. Merkez Bankası’nın iç denetimiyle ortaya çıkan skandalda 200 TL’lik banknot üzerinde imzası bulunan eski başkan yardımcısı Emrah Şener’in de aralarında bulunduğu 8 kişi tutuklandı. Savcılıktan yapılan açıklamaya göre 4 kişi hakkında da yakalama kararı çıkarıldı.

https://www.sozcu.com.tr/mehmet-simsek-tutuklanan-merkez-bankasi-eski-baskan-yardimcisi-hakkinda-boyle-demisti-en-iyi-ve-en-p247884

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir