-
“İNNEZZARURAT TUBIHUL MAHZURAT”!..(Zorunluluk halinde haram helale dönüşür!)
Mecelle’deki bir madde başlıktaki gibidir. Az sonra aktaracağım olaylarda, ne kadar “zorunluluk” vardı, onu bilemiyorum elbette! Ordu Üniversitesi’nde, Rektörlüğün “temsil-ağırlama” giderlerini karşılamak için özel bir birim kurulmuş. Usulsüzdür kuşkusuz! Bu tespit, bana ait değil, Sayın Sayıştay tarafından yapılmıştır. Her şeye rağmen, Sayıştay’ın raporları yayınlanıyor ya, hamdolsun! Aynen okuyorum: “Diğer birimlerin mevduat faiz gelirleri ile döner sermaye gibi faaliyetlerin gelirleri bu birime gelir kaydedilmiş” Bu parlak “kaynak yaratma” fikri, Rektör Ali Akdoğan’dan çıkmıştır… Kendisini alkışlıyorum! Raporda geçen “mevduat faizi” ifadesi fazlasıyla dikkatimi çekmiştir. Ali Akdoğan’ın, dindar bir akademisyen olduğu kesin; zaten 2015 seçimlerinde de AKP’nin milletvekili adayı idi… *** Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın da maşallahı var, iyi çalışıyorlar! Bakanlığın verdiği bilgileri…
-
ÖNCE CHP KURTARILMALIDIR!..
İsmail Kahraman öyle sıradan bir AKP’li değildir. Rizelidir. Necmettin Erbakan tarafından kurulan 54’üncü hükûmette Kültür Bakanlığı görevini üstlenmişti. Gençlik yıllarında İstanbul Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyetinde başkanlık ve yükseköğrenim gençliğini temsil eden Milli Türk Talebe Birliği’nde (MTTB) 48’inci dönemde genel başkanlık yapmıştır. 1940 doğumludur. Reis’ten 14 yaş büyüktür; siyaseten de ağabeyi sayılır. Avukattır. Eski TBMM Başkanıdır. İlim Yayma Vakfı kurucularındandır. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin kurucular kurulu başkanı ve ilk mütevelli heyeti başkanıdır. Halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanvekili olarak görev yapmaktadır. Pek çok konuda kendisine danışılır. Sıradan biri değildir! Sıradan AKP’li kimlere denir sorusunun cevabını merak edenler, en yakınlarındaki herhangi bir kişiyi tanıyarak meraklarını giderebilirler. Onlar seçimden seçime hatırlanırlar… ***…
-
“İNNA İLEYHİ RACİUN”!..
Gazeteler yazdı. Yalansa ben onların yalancısıyım: PETKİM Petrokimya Holding A.Ş’nin 2020 faaliyet yılı genel kurul toplantısı 17 Eylül günü yapıldı. -Eeee!.. -“Eeee”si yok, yapıldı işte. -Yapıldıysa yapıldı, bize ne! -Haklısın, bize ne; öylesine bir haber işte… Okumadan geçelim… *** Genel kurul şirket yönetim kurulu üyelerinin aylık ücreti 44 bin TL’den 48 bin TL’ye yükseltti. Aylık 44 bin TL ile geçinemiyorlar demek ki. Bu yüzden ücretlerine 4 bin TL zam yapılmış. 4 bin TL ne demek biliyorsunuz zaten. Brüt 3 bin 577, net 2 bin 825 TL olan asgari ücretin neredeyse iki katı kadar bir paradır. En düşük emekli maaşı 3 bin 276 TL’dir. Ona göre de 4 bin liranın ne…
-
“SERSALA WE PİROZ BE!..”
(Yeni yılınız kutlu olsun!..) Bilindik tartışmalar “Bay Kemal ve İttifakları” belgeseli ile yeniden başladı. Reis’in, “Bay Kemal” hitap şekli Kılıçdaroğlu’nu küçümsemek için kullanılıyor ve bir mağduriyeti akla getiriyordu. Şimdi “Bay Kemal”den mağduriyet planını Y-CHP yaptı! Nitekim, belgeselde de ana tema Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırılardır. Erdoğan’ın 20 yıldır başarı ile uyguladığı “mağduriyet edebiyatı” Kılıçdaroğlu için tekrar ediliyor. Tam da mağduriyetler anımsatılırken, söz “Kürtlerin mağduriyetine” getiriliyor ve Bay Kemal “Kürt sorununu HDP ile çözebiliriz” diyor… (1) Hesap başka!.. *** Burada bir ara veriyorum ve Anayasa kitapçığını açıyorum: Sayfa 46, madde 138, fıkra 2’den okuyorum: Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye…
-
“DİYANET” Mİ LAİKLİĞE “İHANET” Mİ?
Demek ki “kullanım süresi” henüz bitmedi. “Hizmetleri”nden bayağı memnun ki Reis, son zamanların gündemini belirleyen Ali Erbaş’ı ikinci kez Diyanet İşleri Başkanlığına (DİB) atadı. DİB’in ne amaçla kurulduğu, Anayasa, yasalar ve yönetmeliklerde yazılıdır. Anayasanın 136. maddesinde: “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir” yazar. (1) DİB’in kuruluş amacı: Milletçe “dayanışma ve bütünleşmeyi” sağlamaktır. Görevini belirlendiği gibi yerine getirdiğini söyleyebilir miyiz?.. *** Bu ülkede yaşayan yurttaşların tümü, İslam Dini ve mezheplerine mensup (2) değiller ki! Devlet, kurumları aracılığı ile özellikle Hristiyanlık (3) ile Musevilik ve diğer bütün…
-
UYANIKLAR MİTİNGİ!..
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Dr. Hans Kluge, aşılamanın “pandemi”yi tamamen bitireceğinden kuşku duymaya başladıklarını söyledi. (1) Bunun için aşılama stratejinin nasıl uygulanacağını, özellikle de “ek dozlar” konusunu düşünmeye başladıklarını belirtti. Genel olarak iki doz aşılı olanlara üçüncü doz olarak yapılan aşıya “hatırlatma dozu” deniyormuş. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “inaktif” aşıdan 3 ay sonra yapılan hatırlatma dozunun koruyuculuğu önemli ölçüde artırdığını vurgulayarak; 6 milyon vatandaşımızın hatırlatma dozu zamanının geldiğini hatırlattı. Ağustos ayında, yabancı ülkelere seyahat edecek olanlara 4. doz aşılar yapılacağı duyurulmuştu. Dünya çapında salgına karşı alınan önlemlerin yetersizliği konuşuluyor. Ülkemizde “korona”dan ölümler günlük 200 kişinin altına düşürülemiyor. 11 Eylül itibariyle 259 yurttaşımız yaşamını kaybetti… Ölmekten korkmuyoruz!.. ***…
-
“KORONA”YA KURBAN OLAYIM!..
6 Eylül Pazartesi günü yüz yüze eğitim başlıyor. Ders saatleri azaltılmadan eğitime başlanacak. Ders süreleri 40 dakikayı aşmayacak. Kovid-19 tedbirlerine de uyulacak tabii ki… Maske-mesafe ve temizliğe uymayı sağlamak çok zor değil. Aşı olmayan öğretmenler ile öğrencileri nasıl kontrol edeceğiz? Okulların virüs bulaştırma ve üreme merkezi olmasından korkarım!.. *** Çocuklara bulaşan virüs evlere de gelecek çaresiz. Anne-babalar, 65 yaş üstü dedeler-nineler nasıl korunacak? Mal güvenliğimizden çoktan vaz geçtik de! Devlet, can güvenliğimizi korumak için gereken önlemleri alsa bari. Hem de hiç tavizsiz uygulasın bu önlemleri artık… Bıktık!.. *** Belli ki, “Okullar açılıyor” cümlesinin önüne veya arkasına; “gözümüz aydın” ve “müjde” gibi sözcükleri yerleştirmeyeceğiz. Eğitim-öğretimden asla da vaz geçemeyiz. Cehaletin ne…
-
“MUHTIRA GİBİ TAVSİYE” OLDU DARBE !..
1 Mart 1997 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşeti “Muhtıra gibi tavsiye” idi. Bu manşetten yola çıkarak, 28 Şubat günü toplanan MGK’nın aldığı kararlara “muhtıra” demek doğru mu? MGK kararlarına imza atan komutanları “darbeci” olarak yaftalayan FETÖ üyesi savcıların hazırladıkları iddianame, yine FETÖ üyesi hakimlerin oluşturduğu bir mahkemede değerlendirildi. Hazırlık soruşturması sırasında delilleri toplayan polisler de FETÖ üyesiydiler. En önemlisi, TSK’yı etkisizleştirme, emir komutayı ele geçirme ve Atatürkçü subayları tasfiye etme planını uygulayabilmek için masa başında deliller üretildi. “Sahte deliller”le hazırlanan davaların her aşamadaki katılımcıları FETÖ üyesi olmaktan mahkum oldular. Bazıları yurt dışına kaçtı… Ama davaya yeni hakimlerle devam edildi!.. *** Böyle durumlarda adaletli hükümler verebilmek için öncelikle terör örgütü üyelerinin hazırladıkları;…
-
AJANLAR ARAMIZDA!..
Ansiklopedilere “CIA için çalışan bir müteahhit” olarak geçen Afganistan’ın Taliban sonrası ilk devlet başkanı Hamid Karzai hakkında söylenen şu sözlerden rahatsızlık duyuyorum: “Dönemin ABD Başkanı Bush, Afganistan’ın başında oturan işbirlikçi Karzai’yi Amerika’dan Kabil’e dönmek istemeyince, ‘Ülkene dön ve derhal işinin başına geç’ diye haşlayabilme gücünü kendisinde bulmuştu.” (1) 21 Eylül 2014 tarihinde Afganistan Cumhurbaşkanı seçilen Eşref Gani, Taliban saldırısı sonrası yurt dışına kaçmasından sonra, “dönmek istiyorum” demişmiş! Afgan kökenli miyim neyim, ben niye utanıyorum ki? ABD, “Gani artık Afganistan siyasetinde yer alan bir aktör değil” karşılığını vererek, üzerini çizdiğini dünya aleme duyurdu. (2) Afgan halkı adına konuşuyor zahir! *** Afganistan Merkez Başkanı Ecmel Ahmedi, önceki yönetimin nakit rezervlerinin çok büyük…
-
ÇOK PARAYA İHTİYACIMIZ VAR ÇOOOOK!..
“Tek Millet, tek bayrak, tek dil” diyerek kırmızı çizgisini belirleyen Erdoğan, bir süre sonra; “tek Millet, tek bayrak, tek din, tek devlet” diyerek; “dil”i kırmızı çizgisinden çıkartıp, yerine “din”i koyarak tabanına uygun parolayı belirledi. Çizgisini ne zaman “tek gazete, tek TV ve tek yorumcu” ekleyerek genişleteceğini merakla bekliyorduk ki, araya şu orman yangınları girdi. Eline “akıllı telefonu” alan olay yerine koştu; kimi yangını, kimi seli canlı yayınla duyurdu. İşin içerisine muhalefet partileri de girince, ne olup bittiğini halktan gizleyemediler. Devletin televizyonu avara kasnak gibi boşa dönüp durdu! Halk, artık Sosyal Medyadan olup biteni öğreniyordu. Yöneticilerimizin elleri ayaklarına dolandı… Çok paraya ihtiyacımız var çoook!… *** Gerçeklerin üzerini örterek; yalanlar uydurup, masallar…